kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Kasım 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Perakende adalet!

Şöyle haberleri duyuyorsunuz değil mi?
Mesela; "Mahkeme, bankaların kredi kartı sahibinden sabit masraf almasını haksız buldu."
Mesela; "Mahkeme, alışveriş merkezi otoparkındaki hırsızlıktan, oranın yönetimi ile güvenlik şirketinin sorumlu olduğunu karara bağladı."
Bunlar tekil, şahsi, münferit kararlar. Bir davada bir kişi için böyle bir karar alındı diye hiçbir banka, hiçbir merkez, hiçbir güvenlik şirketi uymuyor.
Ancak yeni bir kişi yeni bir dava açıp kazanırsa, "hakkını" kazanıyor. Daha doğrusu "haksızlık" ı tescil ettiriyor. Kazanılmış bir dava ancak yeni dava açanlar için içtihat oluyor.
Peki, bunlar adalet terazisinde "haksızlık" olduğu halde neden öyle yapıyorlar?
En işlek, en modern, en şık, en çok nakit paranın döndüğü, en hızlı büyüyen iki sektör mesela, "sıradan insanlar" a neden böyle yapıyor?
Neden "cumhuriyet, demokrasi, hukuk, AB, adalet, vicdan" filan diyen Tüsiad Müsiad bunları "cumhuriyet, hukuk, demokrasi, AB, adalet, vicdan konusu" diye kabul etmiyor?
Neden tek tek haberler ötesinde, insanların "hıyar" yerine konması bir yana, açıkça haksızlığa maruz bırakılması, yontulması medyada ciddi sorun edilmiyor?
Neden böyle?
Neden dayatabiliyorlar, neden asla vazgeçmiyorlar?
Neden "inatçı keçi" bir müşteriye mahkeme zoruyla hakkı ödenip baştan savdıktan sonra, alışanı, ses çıkarmayanı, anlamayanı, düşünmeyeni, uğraşmayanı, boş vereni mıhlamaya devam ediyorlar?
Basbayağı yutturmacaya, haraca, dayatmaya, alttakileri tek tek vurup kitlesel olarak ezmeye, enayileştirmeye dayalı sistem nasıl oluyor da "hukuk devleti ile ahlaklı piyasa, cumhuriyet ve demokrasi" oluyor!