kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MAHMUT ÖVÜR

Katolik Üniversitesi'nde Gülen adı

Melbourne

Birkaç gündür Avustralya'dayız. Buraya gelişimizin nedeni ise Fethullah Gülen adının bir üniversite kürsüsüne verilmesi...
Avustralya'nın Melbourne kentindeki önemli üniversitelerden biri olan Avustralya Katolik Üniversitesi, üç yıl önce bünyesinde İslami Bilimler Kürsüsü kurma kararı vermiş. Sonra da buraya dinler arası ilişkiye katkı sunan birinin adının verilmesi istenmiş. Birçok aday arasından Fethullah Gülen ismi seçilmiş. Elbette bu seçimde Gülen'in 90'lı yıllarda "Dinlerarası Diyalog" sürecini başlatması ve o günkü Papa ile görüşmesinin katkısı büyük.
Ancak, 120 bini aşkın Türk'ün yaşadığı Avustralya'da kurulan Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezleri'nin de çabasını unutmamak gerekiyor. Gerçekten Avustralya'da bu merkez ciddi bir çalışma yürütüyor. Bölge valisinden parlamento başkanına, iş dünyasından dini cemaatlere her kesimle iyi ve sağlıklı bir ilişki kurduklarını dolaşarak gördük.
Tören, bu iyi ilişkilerin bir yansımasından başka bir şey değildi.
Mekan Katolik Üniversitesi, konu da İslami Bilimler Kürsüsü olanca; doğal olarak önce İncil'den metinler okundu, sonra da Kuran'dan Meryem Suresi...
Törene başta Viktoria Eyalet Valisi Prof. David de Kretser olmak üzere Avustralya'nın milletvekilleri ve öğretim üyeleri ile Türkiye'den AK Parti Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, AK Parti Adana Milletvekili Vahit Kirişçi ve Türkiye'nin farklı üniversitelerinden çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
Bu törende de Gülen yoktu. Ama yakın dostu Mehmet Ali Şengül kürsüye çıkarak onun adına kısa bir konuşma yaptı.
Şengül, Gülen adına şöyle diyordu:
"En sağlam sığınağımız diyalog. İstikbalin sulh adacıklarının kurulması inancıyla bu çabaların sürmesi gerekiyor."
Doğrusu törende konuşulanları dinledikten, Katolik Üniversitesi'nin mantığını anladıktan sonra, bu tür olayların arkasında farklı yaklaşımlar aramanın anlamsızlığı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Çünkü bu karar sadece İslam Kürsüsü ile sınırlı değil. Bir süre sonra Budist, Hindu ve Hıristiyan kürsüleri de kurulacak. Dinler adına, insanlık adına elbette iyi bir adım. Ama asıl görülmesi gereken bir Katolik üniversitesinde bir İslam kürsüsü açılması ve o ilk kürsüye Türkiye'den bir ismin verilmesi. Bunu başarmak kolay değil.