kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Haluk Bilgiiner, "Tiyatro yapmasaydım ruh hastası olabilirdim," diyor.

Sevgi bir düğmeye basınca bitmez

FİGEN YANIK
Sezonun başından beri kapalı gişe oynayan Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler ve diğer oyunlarının başarısını 'samimiyet'le özetleyen Haluk Bilginer'in aklı her daim kızında.....
İLİŞKİLİ HABERLER
Sevgi bir düğmeye basınca bitmez
Bir akşam, bilet alıp girdiğiniz tiyatroda izlediğiniz oyunun, içinde bulunduğunuz ruh halinize, yaşadıklarınıza yakın mesajlar içermesini beklemezsiniz. Ama her oyunun kahramanı insan olunca, bir şekilde sizi de anlattığını bilirsiniz. Özellikle konu; kadın erkek ilişkisiyse, oyun boyunca kendinizi kahramanların yerine koyar; biten ya da yeni başlayan ilişkinizi, evliliğinizi sorgularsınız. Oyun Atölyesi'nde sezonun ilk oyunu olan, Fransız yazar Eric-Emmanuel Schmitt'in yazdığı, Haluk Bilginer ve Vahide Gördüm'ün başrollerini paylaştığı Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler, işte bu tür oyunlardan biri... Haluk Bilginer de ilk günden beri kapalı gişe oynayan, yılbaşına kadar da bilet bulmakta zorlanacağınız oyunun amacının tam da izleyiciye bu sorgulamayı yaşatmak olduğunu söylüyor. Şu sıralar televizyonda Sevgili Dünürüm dizisinde de izleyiciyi güldüren Bilginer, 10 Kasım'dan bu yana da İş Bankası reklamlarındaki Atatürk tiplemesiyle dikkatleri üzerine çekti.

- Filmini de izlediğimiz Mösyö İbrahim ve Kuran'ın Çiçekleri romanıyla da tanıdığımız Schmitt'in Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler adlı oyununun, sezonun ilk oyunu olmasına nasıl karar verildi? İkili ilişkilerin her zaman meraklısı olduğu için mi?
- Sürekli "İleride ne oynayalım?" diye düşündüğümüz için birkaç yıldır kenarda duruyordu. Evliliği çok güzel irdeleyen, gerçekten çok sahici bir anlatımla yazılmış bir oyun. Ben Türkiye'de 1989'dan beri tiyatro yapıyorum; "Bu yıl ne tutar, güncel olan ne?'' diye hiç düşünmedik. Öyle oyun seçen tiyatroların hepsi battı. Zaten batsınlar. Orada bir fırsatçılık yatıyor. Sanatın fırsatçılıkla alakası yoktur. Sanat, samimi ve sahici olmayı talep eder, gerisi hikâyedir.

- Şu sıralar Annem dizisinde oynayan, ama bir süredir sahnelerden uzak olan Vahide Gördüm, bu oyuna nasıl katıldı?
- "Karşımda hangi oyuncu olsun?" derken, Vahide ilk seçeneğimizdi. Çok iyi bir oyuncu. Hiç tanışmıyorduk, merhabamız bile yoktu. Ne iyi ki bu yıl o da yoğun değildi, tiyatro yapmak istiyordu, birlikte oynayabildik. Arkasından konuşmak gibi olmasın; iyi ki de olmuş. Bu iki kişilik oyunda, ipte oynayan cambaz gibi zevk alıyorum.

- Oyun, alışkanlığa dönüşen evliliklerde, ilişkiyi canlandırmak için 'ufak tefek cinayetler'in kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. Sizin canlandırdığınız Giselle karakterinin "Ne zaman nikâh masasında bir çift görsem, 'Acaba önce hangisi diğerini öldürecek?' diye düşünürüm," sözü, neyin açıklaması?
- Bıkkınlığı göze alamıyor insanlar... Zannediyorlar ki her şey ilk âşık olduğumuz gibi olacak. Halbuki âşık olmak, aslında bir hastalık. Bunu bilim adamları söylüyor. Çünkü o sırada başka şeyler salgılıyor beyin, biz de davranışlarımızdan sorumlu değiliz. Mesela hiç kimse "Benimle yatmadı," diye kendini öldürmez, ama "Beni sevmiyor, terk etti," diye kendini öldüren insanlarla doludur dünya tarihi...

- Bilim de zaten bizi avutmak için "Aşkın ömrü üç, evliliğin beş yıldır; yedinci yılda tehlike çanları çalar," gibi açıklamalar yapıyor.
- Bütün bu tartışmalarda herkes sevgiyi unutuyor. Halbuki en önemlisi o. "İlişki," diyorlar, "Aşk," diyorlar. Halbuki temelinde sevgi olan şey sonsuzdur, bir düğmeye basıp bitiremezsiniz. Siz zaten koşulsuz seviyorsunuzdur; çocuğunuzu, ananızı babanızı sever gibi... Ayrılabilirsiniz, eşiniz size ihanet etmiş olabilir. O zaman çok kızmış olabilirsiniz, ama siz evladınıza da çok kızarsınız. Sevginizi engellemez bu...

- Oyun, izleyicilere kendi ilişkilerini de sorgulatıyor...
- Tiyatro tam da bunu yapmalı zaten. Bizi izleyenler ve biz, bunu oynayanlar olarak, hayatta göremeyeceğimiz şeylerle karşı karşıyayız. O yüzden tiyatro, asla hayatın aynası falan değildir, hayattan daha gerçektir. Hayat, tiyatronun bir taklidi olabilir ancak.

- Oyun sırasında, kendi ilişkileriniz de geçiyor mu aklınızdan?
- Her gün, her oyunda. Bence tiyatro çok ciddi bir terapi. Tiyatro yapmasaydım, ruh hastası olabilirdim. Seyirciden önce bizzat oyuncular arınıyor. Çünkü bir şeyi prova ederken, kendimizi anlama yolunda bir adım daha atıyoruz. Ve biz tiyatroyla yapıyoruz bunu. Yoksa her hafta psikiyatristlere giderdik. Sekiz yıl sürerdi, paramparça olurduk, toplayamazlardı.

- Sevgili Dünürüm dizisinde de Sumru Yavrucuk ile beraber oynuyorsunuz... Bu da ilk beraberlik mi?
- Evet, 15 yıldır tanıdığım bir oyuncu Sumru. İlk kez birlikte çalışıyoruz. İyi ki çalışıyoruz, onunla çalışmaktan o kadar mutluyum ki...