kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Karadağlı'da bu bakışlar varken kimse Seda Sayan'ın yanına yaklaşamaz.

Oryantal 'Bodyguard'

Sami Tosun
Fedai dizisi, Türk halk diziciliğinde yepyeni bir çığır açmıştır. Artık Seda Sayan ile Tamer Karadağlı'nın yarattığı bir ekol gerçeği vardır ve bu gerçek seneler sonra da konuşulacaktır..
Seda Sayan ve Tamer Karadağlı'nın başrollerini paylaştığı Fedai beni müthiş etkiledi. Bugüne dek hep böyle bir dizi beklediğimi anladım, daha ilk dakikalarda. Şöyle söyleyeyim, hele insan evde yalnız olunca, hislerini o an kimseyle paylaşamadığından bir duygu yoğunlaşması yaşar ya, bende de öyle oldu. Kendimi deliler gibi koltuklardan aşağıya atıp, yerdeki halının üzerinde kıvrandım durdum. Tamer Karadağlı'nın rolünün hakkını vermeye çalışan ciddi koruma müdürü halleri, etrafı kolaçan eden hafif kuzeydoğuya doğru fırlak gözleri ve, "Ulan madara oluyoruz galiba," ile, "Yok usta, çorbamıza bakalım," arasında, yani kuzey-güney yönünde gidip gelen kaşları arasındaki kombinasyon, bir fil sürüsünü bile güldürebilirdi. Yani ben öyle yerlerde kahkahalar atarak ve kendi kendime, "Olaya bak ya! Müthiş!" diye söylenerek süründükçe, aklıma nedense hep yavru filler geldi, daha fazla güldüm... Evet, ilk bölümü itibarıyla, bu dizinin hayatımın dizisi olduğunu, bundan böyle cuma akşamları için plan yapamayacağımı anladığımda, artık çok geçti. Fedai'de özlediğim, özlemle beklediğim her şey vardı. Tamer Karadağlı, dizideki adıyla Emir, ilk bölümde Cehennem Silahı serisinden fırlamış bir 'çakma Mel' misali, üç pavyon ampulüyle süslenmiş 'bomba'nın kırmızı telini son saniyede çekerken bile, o kaşları hala tam olarak durumuna karar verememiş haldeydi. Yani oyunculuk kariyerinin üst basamaklarına mı tırmanıyordu, ortama yanarlı-dönerli meyve tabağı mı oluyordu, n'oluyordu? Kırmızı teli koparıp saatli bombayı etkisiz hale getirerek derin bir 'Oh!' çekmiş olması sizi yanıltmasın, o hala gerçek durumunu kestirmeye çalışıyordu. Bu arada, fil sürüsü, fillere özgü o tiz çığırışlar eşliğinde koşmaya ve tepinmeye devam ediyordu. Sahi, balinalarla fillerin nasıl benzer sesler çıkardıklarının farkında mısınız?..

BİR DÖNÜM NOKTASI
Whitney Houston ve Kevin Costner'ın başrollerini paylaştığı Bodyguard filmini oryantalleştirerek, memleket gerçeğine uygun hale getiren senaryo ekibine ayrı bir tebrik seli gönderiyorum, buradan. Hedef kitlesi itibarıyla Sabahların Sultanı stüdyosuna gelen kabuğuna sığdırılamamış ablaları ve benim gibi sürrealist yarı-aydınları gören bu dizi, hiç kuşku yok ki, Türk dizicilik tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Dönüm noktasıdır, çünkü Seda Sayan da artık oyunculuk dersleri vermeye başlamaktadır. Evet efendim, malumunuz önüne gelenin uygun bağlantılarla şöhret basamaklarını tırmanabildiği memleketimizde, bir kültür mantarı ormanı oluşturmaya başlayan oyunculuk kursları mevcut artık; bu kurslardan biri Seda Hanım'a oyunculuk hocalığı teklif etti, o da, pekala bu işi de bir biçimde kıvıracağına kanaat getirmiş olacak ki, gözünü kırpmadan kabul etti. Sabah programında, kursun ismini vererek, potansiyel kekliklere sinyali çaktı. Geçen hafta da başka bir vesileyle belirtmiştim, işte 'bu kadınlar'dan korkmak gerekiyor; Hülya Avşar'ın siyasete atılma fikri gibi, Seda Hanım'ın oyunculuk dersleri verme fikri de, Türkiye koşulları dikkate alındığında son derece gerçekçidir; nihayetinde Fatih Ürek'in Kırkpınar Ağası olmaya niyetlendiği bir memlekettir burası. Ve tam da bu sebeple, tehlikelidir.

MEME GÖSTERİSİ
Şimdi diyeceksiniz ki, "Ne demek istiyorsun? Seda Hanım'ın oyunculuktan nasibini almadığını mı söylüyorsun?" Ne münasebet efendim. Aslında tam tersi. Evet, haddinden fazla derin göğüs dekoltesi, rektifiye edilmiş meme gösterisi var ve 'hanımefendi sanatçı' halleri Seda Hanımefendi'de biraz eğreti duruyor, bunu kabul etmek lazım. Ama, Tamer Karadağlı'nın suratına suratına tükürükler saçarak ve sesini hafif çatallaştırarak, "Sana ne be! Sa-na-ne!" diye bağırdığı o sahnelerden daha gerçekçi sahneler görmedim ben ömr-ü hayatımda. Tam orada sanki kendini oynuyor Seda Hanım. O kadar doğal... Ve Seda Hanım, son derece kaliteli bir iş yaptığından o kadar emin ki, işte onun bu özgüveni karşısında Fatih Özgüven bile tek laf edemez... (Tecahül-ü Fatih san'atı) Bir kehanette bulunmak isterim: Fedai dizisi tutar, reyting alır. Bunu hem kendi sezilerimle, hem benim evin işlerine yardımcı olan Sabahların Sultanı müptelası Yaşar Hanım'ın görüşlerine dayanarak söylüyorum. Yaşar Hanım son olarak bana birlikte dizi senaryosu yazmayı teklif etti, bunu ciddi ciddi düşünmeye başladım. Filler ve balinalarla ilgili bir belgeselin oryantal uyarlamasını çekmek isteyen yapımcı varsa, lütfen bağlantı kursun...