kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Pilin bittiği yer

Ülkenin, "terör" den Avrupa Şampiyonası'na kadar onca önemli konu arasında, bir de "enerji" meselesini tartışması lazım.
Lazım da nasıl olacak?
Bizi de içine çoktan çekmiş "petrol, doğalgaz savaşları" nın ortasında;
Başta ABD, kimi devletin baskısı altında;
Dev şirketlerin ve lobilerin cirit attığı ortamda;
Bir yandan bakan makan yargılarken bir yandan da anormal vaatler, komisyonlar kapıları çalarken;
Bazen şu veya bu siyasetçinin, bürokratın, uzmanın, akademisyenin öyle değil de böyle dediği, şunu değil de bunu savunduğu üstüne kuşkular içinde kalırken;
Ve en önemlisi...
Medya, bir yanıyla enerji ihaleleri, petrol işleri, Irak'ta ticaret, maden faaliyetleri, boru hatları, o işlerdeki rekabet, güç ilişkileri, beklentiler, yatırımlar, ortaklıklar, tercihler ile sıkı fıkı iken;
Ne nasıl tartışılabilecek?
Doğru ile yanlış tefriki için, tabii ki taraf tutabilen ama ille de
"bağımsız fikirler" bulup da tutunabilmek nasıl mümkün olabilecek?
Siyasetçi ahlakı, gazeteci etiği, bilim adamı namusu;
Güvenilecek kadar sağlam mı, sağlam olacak mı?
Şimdi "Nükleer yasa" çıkarıp termik santrallere de, vize verilen nükleer santrallere de yıllar boyu "enerji alım garantisi" getiren bir kanunumuz oldu.
Kovboy değiliz de kanun adamıyız ya!
Yapıldı, oldu.
Tartışma, yok.
Muhalefet, yok.
Medyada harıl harıl tavırlar, alternatifler, eleştiriler; yok.
"Güneş ve su ve de rüzgar ülkesi", hem de kaçak enerji diyarı, kendisini dumana boğacak ya da dumansız radyoaktivitenin kucağına oturtacak tercihlerde bulunuyor.
Ama sanki kışlık kömür alınıyor yahut alt tarafı röntgen çektiriliyormuşçasına sessiz, dilsiz, bilgisiz, tartışmasız, aval avalız.
"Çevre, doğal denge ve insan sağlığı" için en büyük tehdit enerji kullanım biçimleri iken, "Çevre Yasası" marifetiyle o işleri tamamen enerji bürokrasisi ile iş dünyasına bırakan bir "sosyal devletimiz" var bizim.
Ama daha ziyade laikliği tartışmalıyız tabii!
"Demokrasi" yi konuşmalıyız sık sık, ama dayatmacı, tartışmasız enerji politikalarını konuşamamalıyız. İktidar çoğunluğu ile bin yıllık bir konunun kanun olmasını yeterli demokratik çoğunluk saymalıyız.
"Cumhuriyet" i korumalıyız ama "halka rağmen ve halksız".
Medya "çok seslilik, basın özgürlüğü" nü savunmalı, ama içine yumulduğu ve yamulduğu ağlar yüzünden dilini yutmalı.
İlgilenirsiniz ve imkanınız (ve biraz İngilizce) varsa tabii, bir web adresi:
carma.org
Önce www.cgdev.org" adresine de uğrayabilirsiniz: Küresel Kalkınma Merkezi.
"Carma" ise "küresel ısınma" kaynağı "karbon kusmuğu" nu uyduyla izleyen, izlemek ne kelime, dünyanın her köşesindeki binlerce şirket ile 50 bin enerji tesisinin her birinin ne üretirken ne kadar karbon kusup zehir saçtığını, dünyayı boğup insanlığın geleceğinden ne çaldığını tek tek teşhir ediyor.
İster, dünya nüfusunda payı 20'de bir olduğu halde "karbonkusmuk" payı beşte bire ulaşmış zengin ABD ve yine o oranda kusan, yoksul kalabalığı hızla sanayileşen, başta ABD, dünyayı ucuz mala boğmak için gözü dönmüş Çin'e kızın...
İster "karış karış Anadolu" gezin. İl il, şirket şirket bakın. Üretilen her megavat elektrik için ne "yoğunluk" ta karbon üfürüldüğünü görün; karşılaştırın.
İsterseniz tabii.
Not: Hürriyet'te Yalçın Doğan gündeme getirdi: "Doğan Haber Ajansı muhabiri Emin Bal'a, Beytüşşebap'ta izlediği cenazeyi haber yapıp atılan sloganları polise ihbar etmediği, suçu bildirmeme suçu işlediği için dava açıldı." Bir hukuk felaketi. Kanun yapanlardan hukuk ve basın tarihine müthiş katkı. Emin Bal' a geçmiş olsun. Lakin üzüleceği bir şey değil. Hele "muhbir gazeteciler" in hiç utanmadığı, kimilerinin bunu normal saydığı, öylelerinin itibarlı sayıldığı bir memlekette.