kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Kasım 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Türbanlı bilek güreşi

Geçen cuma, hazırlıkları sürmekte olan yeni anayasayla ilgili bir sempozyum yapıldı Ankara'da... AKP Kadın Kolları Başkanı, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve arkadaşlarının organize ettiği, 'Tam Demokrasi İçin Elele' başlıklı bu sempozyuma; akademisyenler, kadın dernekleri temsilcileri ve gazeteciler katıldı.
Başbakan Erdoğan'ın ve yeni anayasa önerisini hazırlayan heyetin başkanı olan Prof. Ergun Özbudun'un da konuşma yaptığı sempozyumda önemli konular tartışıldı.
Ben de dilim döndüğünce, Anayasa Mahkemesi'nin nasıl bir "sorun odağı" haline geldiğini... Ancak bunun niye Türkiye'ye has bir durum olmadığını... Ve niye Anayasa Mahkemesi'nin günümüzdekinden farklı bir yapıya sahip olması gerektiğini anlattım.
Bugün, sempozyumdaki bir "yakınmayı" sizinle paylaşmak istiyorum. Bu "yakınma" Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Prof. Naci Bostancı tarafından dile getirildi.
Naci Bostancı, anayasanın, başta devlettoplum ilişkileri olmak üzere birçok konuyu düzenleyen, çok yönlü bir mutabakat metni olduğunu belirttikten sonra... "Ancak anayasa önerisi, adeta magazinleştirilerek, türban meselesine indirgendi" dedi.
TV'deki "Gelinim Olur musun" adlı yarışma programındaki Semra Hanım fenomenini örnek veren Bostancı, kitlelerin, işin özünden ya da temel sorunlardan uzaklaşarak, tali konularla ilgilendiklerini söyledi.
Ben böyle düşünmüyorum.
Hatta aksi fikirdeyim.
Sebebini anlatayım...
Evet, kitleler "Semranım" ile ilgilendi. Niye? Çünkü normal şartlarda insanlar aile kurar. Bir kişi ya evlidir ya da evlenecektir.
Her işe karışarak hayatı zindan eden "cadı kaynana" tipi, evli olanların ya da evlenmeyi düşünenlerin kabusudur.
'Semranım' işte bu tipin ta kendisiydi. Hangi kadın, onun gibi bir kaynanası olsun ister? Ya da hangi kadın, anasının direktifleri yönünde hareket eden bir kocaya sahip olmayı arzular?
'Semranım' insanların gündelik hayatına hitap eden bir kişilik olduğu... Seyirciler onu, "mevcut ya da müstakbel" kayınvalideleri ile kıyasladıkları ve çeşitli sonuçlar çıkardıkları için, öylesine yoğun bir ilgi görmüştü.
Gelelim türban konusuna...
Evet, insanlar yeni anayasa ile türbanın üniversitelerde serbest kalıp kalmayacağını merak ediyor.
Çünkü halkın büyük çoğunluğu böyle bir yasağa anlam veremiyor. Bu konuda azınlığın dayatmasına teslim olmayı anlayamıyor. "Üniversite öğrencisi türban takarsa, niye laiklik zedelenirmiş" diye soruyor.
Kitleler, türbanın, bürokratik elit (ve müttefikleri) ile AKP (ve müttefikleri) arasındaki bir çekişme olduğunun da farkında. Bilmese dahi seziyor.
Mesela şöyle düşünüyor: "Eğer hükümet, başörtüsü gibi nispeten tali bir konuda dahi dediğini kabul ettiremezse, büyük meselelerde hiç ettiremez."
Böyle düşündüğü için halkı eleştirmek bence yanlıştır. Bunun adı "magazinleşme" değil, "iktidar mücadelesini türban tartışması üzerinden" kavramaktır.
Diyelim ki Kürt sorununu çözmek için hükümet bir plan geliştirdi. Askeriye "Hayır" derse, ne olacak? 1980'lerden beri defalarca şahit olduğumuz gibi plan rafa mı kalkacak, yoksa hükümetin politikası mı uygulanacak?
Ya da mesela, Avrupa Birliği yolunda ilerleyerek demokratikleşecek miyiz, yoksa "Bu kadar özgürlük bize fazla, toplum henüz hazır değil" masalına mı kanacağız?
Özetle: Sokaktaki vatandaşın 'sivil' anayasayı türban ekseninde düşünmesi bence gayet normal bir yaklaşımdır.