kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Kasım 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

"ABD ile gerçek zamanlı istihbarat uygulaması başladı"

Yeni Haber
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, ''Askeri harekattan önce uygulayacağımız zorlayıcı diplomasiyi, nakış işler gibi dikkatle hazırlamamız gerekmektedir. İşte biz de bunu yapmaktayız. Bunu yaptık, yapmaya devam edeceğiz'' dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin soru ve eleştirilerine yanıt veren Babacan, terörle mücadelenin siyasi, diplomatik, sosyokültürel, ekonomik, askeri enstrümanları bulunduğunu, şu an Türkiye'nin bu enstrümanların hepsini devreye soktuğunu kaydetti. Bazı milletvekillerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkında sarf ettiği sözleri yanlış bulduğunu ifade eden Babacan, ''TSK'nın itibarını, gücünü korumak ve artırmak hepimizin amacı olmalıdır. Bu, milli birlik ve beraberliğimizin de gereğidir'' dedi.

Irak'a 15-20 gün önce gerçekleştirdiği ziyaretle ilgili değerlendirmelerde bulunan ve gözlemlerini anlatan Bakan Babacan, ''Irak merkezi hükümetinin terörle mücadele konusundaki niyeti ne olursa olsun, fiziksel imkanları hemen hemen yok. Kuzeyde bir oluşum var. Bu oluşumun imkanı var, yok tartışılır ama orada da irade zayıflığını görüyoruz. Üstelik terör örgütüne sempatiyi ifade eden, hatta zımni desteği ifade eden beyanatlarını da arka arkaya izliyoruz'' diye konuştu.

ERDOĞAN-BUSH GÖRÜŞMESİ


Terörle mücadelede ABD ile olan ilişkilerin önemli yeri olduğunu, Irak'ta ABD hakimiyetinin söz konusu olduğunu belirten Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında yapılan görüşme sonunda yapılan açıklamayı herkesin izlediğini söyledi.

''ABD'ye gitmeden önce mesajlarımız çok açıktı. Biz kararlıyız, Parlamentomuzdan gerekli yetkiyi de aldık. ABD bizimle dayanışma içinde olacak mı? sorusuna bir bakıma cevap arıyorduk. Washington görüşmelerinde de bu soruya net bir cevap aldık'' diyen Babacan, ABD'nin artık PKK'nın bir terör örgütü olduğunu teyit ettiğini, terör örgütünü Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak düşmanı olarak gördüğünü belirttiğini anımsattı.

Görüşmelerde, istihbarat ve güvenlik birimlerinin yeni bir anlayışla daha güçlü bir işbirliği geliştirmesinin de benimsendiğini anlatan Babacan, ''Başkan Bush'un talimatıyla tüm birimler yeni bakış açısıyla, yeni talimatlandırmaya hareket etmeye başlamış durumda'' dedi. Babacan, istihbaratın gerçek zamanlı ve eyleme yönelik oluşunun son derece önemli olduğunu, daha önceki dönemlerde bu konuda sıkıntılar olduğunu, çok büyük gecikme ve aksamalar yaşandığını belirterek, ''Bunun artık böyle olmayacağı talimatı verildi. Uygulama önemli... Uygulamayı bundan sonraki dönemde göreceğiz'' diye konuştu.

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, 5 Kasım'da Erdoğan ile Bush'un yaptığı görüşmede ortaya konulan ortak anlayışın, verilen talimatların uygulamaya başlandığını belirterek, ''Bunun sonucu önemlidir. Uygulamanın aksamadan devamı önemlidir. Hedefe, sonuca ulaşmak önemlidir'' dedi.

EKONOMİK TEDBİRLER

Ali Babacan, terörle mücadelede uygulanacak ekonomik tedbirlerin hedefi, şekli ve zamanlamasının çok iyi belirlenmesi gerektiğini söyledi.

Tedbirlerin halkın günlük yaşamını kesinlikle olumsuz etkilememesi gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle konuştu: ''Ne Kuzey Irak'ta yaşayan akrabalarımız ne de Doğu'da, Güneydoğu'da yaşayan insanlarımızın günlük yaşamına olumsuz etkide bulunacak herhangi bir ekonomik tedbire sıcak bakmamız mümkün değil. Ekonomik tedbirlerin hedefi, doğrudan PKK terör örgütünün finansman kaynakları olmalıdır ve ona yardım eden tüm unsurların finansman kaynaklarına yönelik olmalıdır. Bu tedbirlerin ilan edilmesinden yana değiliz. Çünkü bazı tedbirlerin ilanı uygulamayı imkansızlaştırabilir. Onun için bunların çoğu ilan edilmeden, gerçekten uygulanarak yapılacaktır, yapılmaya da zaten bir kısmı başlanmıştır.''

''TEZKERE, EN DOĞRU ZAMANDA KULLANILACAK''


Tezkereyle ilgili eleştiri ve sorulara yanıt verirken de Babacan, askeri harekatın ciddi ve büyük sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu söyledi. Caydırıcılığın ancak mesele askeri düzeye intikal edene kadar geçerli olacağını anlatan Babacan, ''Askeri harekat kararı alındıktan sonra artık tek hedef, başarı ve sonuç almak olur. Dolayısıyla askeri harekattan önce uygulayacağımız zorlayıcı diplomasiyi, nakış işler gibi dikkatle hazırlamamız gerekmektedir. İşte biz de bunu yapmaktayız, bunu yaptık, yapmaya devam edeceğiz'' dedi.

''Tezkereyi en uygun, en etkili şekilde ve en doğru zamanda kullanacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır'' diyen Babacan, tezkerenin şu aşamada da fevkalade önemli bir işlev gördüğünü söyledi. Tezkere konusunda Meclise teşekkür eden Babacan, ''Bu yetki, gerektiği şekilde, gereken zamanda ve belli bir sorumluluk bilinciyle kullanılacaktır'' diye konuştu.

Babacan, AB müzakerelerine ilişkin, ''Siyasi mülahazalarla fasılların açılması ya da kapanması engellenmeye başlandı. Ancak biz Türkiye'nin kendisi için gereken reformları yapmak için kimseyi beklememe kararı aldık'' dedi.

Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2008 bütçe görüşmeleri sırasında milletvekillerinin sorularını cevaplandırdı. AB sürecinin, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal bir transformasyon sürecinin güçlü bir çerçevesini oluşturduğunu belirten Babacan, bu çerçevede son 5 yılda büyük atılımlar yapıldığını, gelecek 4-5 yıllık süreçte yapılan reformların daha da rafine edileceğini söyledi. AB katılım sürecini, medeniyetler arası kaynaştırıcı bir süreç olarak gördüklerini ifade eden Babacan, Kuzey Afrika'dan Malezya'ya kadar pek çok ülkenin, Türkiye'nin bu sürecini dikkatle ve teşvikle izlediğini kaydetti.

''Türkiye'nin bu süreçte başarılı olması, geniş bir coğrafyanın başarısı olarak öngörülüyor'' diyen Babacan, AB sürecinin bir ürünü olan Medeniyetler İttifakının, önemli bir proje olduğuna dikkati çekti. Bu proje kapsamında oluşturdukları dostluk grubuna, beklenmedik kadar ülkenin başvurduğunu bildiren Babacan, ''Şimdiye kadar 70 ülke başvurdu. Belli miktarda finansman taahhüdünde bulunarak bu gruba girdiler. Şimdi her ülkeden somut proje istedik. 'Siz Fransa olarak, Malezya olarak, Hollanda olarak, Mısır olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?' diye somut proje istedik. Ocak ayına kadar projeler gelecek, bunlar arasında seçim yapılacak'' dedi.

''35 FASLIN 35'İ DE YÜRÜYOR''

AB katılım sürecinin işleyişiyle ilgili eleştirilere cevap veren Babacan, Türkiye'nin Ekim 2006'da tarama sürecini taramasıyla beraber önemli aşamayı atlatmış olduğunu kaydetti.

Ali Babacan, AB müktesebatının bütün detaylarıyla öğrenildiğini belirterek, şimdiye kadar Brüksel'e, en küçüğü 45 kişilik 66 heyet gönderdiklerini, en küçük heyetin bile en az 15 kuruluşla temsil edildiğini bildirdi. AB'ye katılım sürecini, sadece Dışişleri Bakanlığı veya AB Genel Sekreterliğinin meselesi olarak değil, tüm kamu kurumlarının meselesi haline getirdiklerini belirten Babacan, 160 kadar sivil toplum kuruluşunu bu işin içine kattıklarını kaydetti.

Alt komite çalışmalarının, taramalarda yapılan çalışmaların güncellenmesi anlamına geldiğini belirten Babacan, şunları söyledi: ''Alt komite çalışmalarının ikinci turuna başladık. Bir kısmı Ankara'da, bir kısmı Brüksel'de oluyor. Taramada bugüne kadar meydana gelen değişiklikler karşılıklı olarak görüşülüyor. Değişiklikleri birinci elden takip ediyoruz. 35 faslın 35'i de yürüyor. Kıbrıs sebebiyle müzakereye açılmayacak 8 fasılda dahi teknik çalışmalar sürüyor. Dolayısıyla biz kendi iç reform gündemimizi, reformların açılıp açılmasından bağımsız yürütmemiz de mümkün. Siyasi mülahazalarla fasılların açılması ya da kapanması engellenmeye başlandı -ki bu ileride farklı mülahazalarla devam da edebilir- ancak biz, Türkiye'nin kendisi için gereken reformları yapmak için kimseyi beklememe kararı aldık. Eğer atacağınız adım Türk insanının lehineyse, günlük yaşamla ilgili kolaylık getiriyorsa, Türkiye'deki hayat standardını, demokrasi standardını yükseltiyorsa, biz bunları beklemeyiz, kendi insanımız için hemen yaparız; yaklaşımımızın doğal sonucu oldu.''

''BİR HÜKÜMET GİDİYOR, BAŞKA BİR HÜKÜMET GELİYOR''

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, bütün fasıllar kapandıktan sonra kalan konuların tekrar müzakeresinin gerektiğini belirterek, AB'ye üye 27 ülkenin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini kabul etmesi gerektiğini söyledi. Bu ülkelerin içindeki siyasi ortamların değişebileceğine dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti: ''Bakıyorsun Türkiye'yi destekleyen bir hükümet gidiyor, yerine başka bir hükümet gelebiliyor. Biz üye olmadan önce AB ülkelerinde en az iki tur seçim olacak. Yani şimdiki hükümet değil, bundan sonraki hükümet değil, ondan sonra gelecek hükümet, Türkiye'nin üyeliğine karar verecek. Dolayısıyla herhangi bir ülkede herhangi bir liderin Türkiye ile ilgili söyledikleri veya söylemediklerinin bizleri üzmemesi gerekir. Bazı siyasi değerlendirmeler, bizim bu konudaki kararlılığımızı asla azaltmayacak. Türkiye'nin elde ettiği statü, bir haktır. Aday ülke olmak, müzakerelere başlamış olmak bir haktır. 27 ülkenin mutabakatıyla biz bu noktadayız. Bu hakkımızın kolayca elimizden alınmasına asla izin vermemeliyiz.''

AB Genel Sekreterliğine ilişkin yasa taslağı hazırladıklarını belirten Babacan, düzenlemenin bu dönemde Meclise sunulacağını söyledi. ''Merkezde güçlü, bu işin sahibi olan kurumlar oluşturma yaklaşımımız yok'' diyen Babacan, AB sürecinin sadece AB Genel Sekreterliğinin değil, bütün kurumları ilgilendirdiğini belirtti.

''KIBRIS, BİZİM MİLLİ DAVAMIZDIR''

Ali Babacan, ''Kıbrıs konusu, bizim milli bir davamız. Kıbrıs'ta BM çerçevesinde kapsamlı bir çözüm bulunması konusunda KKTC ile yapıcı tutumumuzu koruyoruz. Çözümün temel parametreleri de belli. Esasen Adadaki gerçeklerin dikkate alınması gerekir'' dedi.

KKTC'nin uluslararası itibarının arttığını, daha çok yabancı ülkenin temsilciliği bulunduğunu ve kişi başına milli gelirin 12 bin dolara yükseldiğini kaydeden Babacan, şöyle devam etti: ''Bunlar yapılırken ne bir metrekare toprak verildi, ne asker geri çekildi. Moral olarak şimdi üstünlük Türk tarafının elinde. Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin haklılığı, dünya kamuoyunda daha iyi anlaşılmış durumda. Yeni bir müzakere süreci başladığı takdirde, Annan Planı ancak bir referans planı olabilecektir. Yeni bir müzakere sürecinde BM parametreleri masada olacaktır. Biz 'ne pahasına çözüm olursa olsun' demiyoruz. Çözüm mutlaka iki halk, iki demokrasi, iki devlet olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde müzakereler ne olursa olsun, Hükümetimizin vereceği güçlü destek kesinlikle devam edecektir.''

''SARKOZY'NİN AÇIKLAMALARI ÇELİŞKİ...''

Fransa'da, bugünlerde Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili konuların gündeme geldiğini belirten Babacan, ''Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin açıklamaları, bizi kuşkusuz rahatsız etmektedir. Bize ilişkileri geliştirmek yönünde yaptığı beyanlarla, diğer tarafta bazı alanlarda müzakerelerin durdurulması yaklaşımları ciddi çelişkidir. Bu yaklaşım, Türkiye-Fransa ilişkilerinde ilerleme sağlanmasında yardımcı olmamaktadır. Bunu Fransa yönetimi de bilmektedir. Kuşkusuz AB, Fransa'dan ibaret değildir. Üyelerin büyük çoğunluğu, AB'nin Türkiye ile müzakerelerini sürdürme taahhüdüne bağlıdırlar'' diye konuştu.

''KONUĞUN İKAMETİNE GİTMESİ USULDENDİR''

Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdulaziz El Suud'un Türkiye'ye ziyareti sırasında protokol tartışmaları yaşandığını anımsatan Babacan, ''Protokol kurallarında tek tip uygulamadan söz etmek yanlış. Protokolde, karşılıklılık, geleneksel ilişkiler ve işin gereği gibi pek çok unsur dikkate alınmalıdır. Ve cumhurbaşkanının programı müsait ise uğurlama için konuğun ikametine gitmesi usuldendir'' diye konuştu.

Kral El Suud için uygulanan protokolün, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat için de uygulandığını belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Suudi Arabistan, 100 binden fazla vatandaşımızın ve şirketlerimizin ev sahipliğini yapan ve bölgesel konularda da yakın istişare içinde olmamız gereken bir ülkedir. Bölgemizin çok kritik bir dönemden geçtiği sırada en yüksek düzeyde görüş alışverişine imkan ve ikili ilişkilerimizde çıkarlarımızın ileri götürülmesine fırsat veren bu önemli ziyaretin bazı yapay protokol iddialarıyla gölgelendirilmeye çalışılması, üzüntü vericidir.''

Babacan, Komisyonda gündeme getirilen Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında gösterilen haritaya ilişkin soruya, ''Haritayla ilgili hem NATO hem ABD'ye yönelik olarak gerekli tepki, en güçlü ifadelerle gösterilmiştir. Bu haritanın tabiatıyla kabulü, kesinlikle mümkün değildir. Konu, muhataplarına iletilmiştir'' diye cevap verdi. Türkiye'nin Irak politikasıyla ilgili özel bir fon bulunmadığını belirten Babacan, ''Ancak Hükümetimizin Irak için taahhüt ettiği 50 milyon dolar yardım söz konusudur. Irak'la ilgili bazı projelerde kullanılmaya başlanmıştır'' dedi.

Babacan, Tahran ve Atina'ya, ilk kararnameyle büyükelçi atamaları yapılacağını, AB İnsan Hakları Mahkemesi için de üyelerin aşağı yukarı belirlendiğini, birkaç gün içinde karşı tarafa bildirileceğini kaydetti. Dışişleri Bakanlığı mensuplarının yabancı dil ve yüksek lisans eğitimlerine hız verildiğini bildiren Babacan, çevre ülkelerin dillerini bilen memurların yetiştirilmesine hız kazandırıldığını, Ermenice, Yunanca, Çinçe, Arapça öğrenmeye gönderilen memur sayısının giderek arttığını söyledi.

Babacan, Türkiye'nin yabancı ülkelerde 147 fahri konsolos veya baş konsolosluğu bulunduğunu ifade ederek, Türkiye'de de başka ülkelerin 190 fahri konsolos ve başkonsolosluğu olduğunu kaydetti. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerin tamamlanmasının ardından, Dışişleri Bakanlığı ile AB Genel Sekreterliğinin 2008 bütçeleri kabul edildi.

(AA)