kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

"Baba" Oktay'ın ceketi!..

Mustafa Sağyaşar, o muhteşem yorumu ile Eski Dostlar'ı söylerken, salonu dolduran biz Oktay'ın eski dostları bağıra çağıra "Unutulmuş isimlerde / Bilinmez ki nasıl, nerde / Şimdi yalnız resimlerde / Eski dostlar, eski dostlar" diye eşlik ediyorduk..
Ediyorduk da, artık çok sulanmaya başlayan gözlerimde yaşlar vardı gene, niyeyse.
"Baba" Oktay'ı, unutulmaz Oktay Kurtböke'yi anmak için kızı Pürlen'in Elmadağ'daki ayni adlı meyhanesinde toplanmıştık.. Bir tarafta Ankaralılar.. Başımızda Öcal Ağbim.. Öte yanda İstanbul'daki dostları.. İlhan Ağabey (Selçuk) en başta..
Nasıl duygusal bir geceydi, nakledilen anılarla.. Ahmet Örs'ün naklettiği öyle hoştu ki..
Hürgün'ü kurmuş, Hürriyet.. Genel Yayın Müdürü Oktay.. Bir külüstür Opel'i var o günlerde, iki günde bir arıza yapar, Oktay Levent'teki evinden Cağaloğlu'na otobüsle gider.. Patron (Erol Simavi) "Benim Genel Yayın Müdürüm böyle dolaşmaz. Bir araba alın" demiş idare müdürüne..
Müdür Oktay'a gelmiş.. "Nasıl bir şey istersiniz" diye..
Oktay duvarda asılı ceketini işaret etmiş..
"Şu ceket var ya.. Yarın işler beklediğim gibi gitmezse, ceketimi alır çıkarım. Ama bu arabayı kabul edersem, ona alışırım. Karım alışır, kızım alışır.. Gidemem. Onun için de kabul edemem. Ama sen patrona böyle söyleme.. Kızar.. Sen ona.. 'Oktay kendi arabasına çok meraklı. Hatta tutkun. Ondan vazgeçmesi mümkün değil.. Onu bir toparlatın yeter dedi' de.. Öyle yaptılar. Hürgün kapanınca Oktay Ağbi aldı ceketini gitti! .."
Ben bu ahlakın temelini biliyordum. Anlattım..
27 Mayıs öncesi, ülkede tüm hakların, özgürlüklerin, hukukun ayaklar altına alındığı günlerde Oktay, Kızılay'da bankaya para çekmeye giden İsmet İnönü'ye yol açmak isterken, polis tarafından tutuklanmıştı. Nereye götürüldüğü belli değildi. Aç mıydı, susuz muydu?. Altında yatak, üzerinde yorgan var mıydı?. Ne zaman yargıç önüne çıkacaktı?. İşkence görüyor muydu, bilmiyorduk. Kimseler de bilgi vermiyordu, Yeni Gün Gazetesinin Yazı İşleri Müdürlerinden biri ortadan kaybolmuşken.. Ne Emniyet Müdürü, ne vali, ne İçişleri Bakanı.. Tutuklananların çoğu gözden kayboluyordu zaten..
"Babasına gidelim" dedim, bir gece.. Oktay'ın babası generaldi. Askeri Yargıtay'da hâkim.. İsmail Hakkı Paşa.. O öğrenebilirdi nerde olduğunu.. Giyecek ve yatak ulaştırmamızı sağlayabilirdi.
Gazeteden birkaç arkadaşla koştuk Paşa'nın evine, gecenin bir vakti.. Kapıyı Paşa açtı.. Sert, ifadesiz bir yüz.. "Ne var" dedi.. Anlattık.. "Yardım edin Paşam" dedik.. Ayni ifadesiz yüzle "Nasıl girdiyse öyle çıkar" dedi, kapıyı kapadı..
İsmail Hakkı Paşa böyle bir oğul yetiştirmiş, M. Ali Kışlalı böyle öğretmişti mesleği ona..
Babalarımıza, M. Ali Ağabey'e teşekkür!..

O gece Oktay'ın çok sevdiği iki şarkıyı söyledi Mustafa Sağyaşar.. "Üstad" dedim, "Bu kentte artık ağız tadıyla alaturka izleyecek yer de kalmadı.."
"Var" dedi.. "Burası var!.."
Pazartesi geceleri orada Elmadağ'da söylüyormuş.. Hem de insancıl saatte.. 99.5'ta falan başlıyormuş..
Bu Pazartesi ordayım Pürlen.. Masamı ayır!..