kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
KAZIM KANAT

Âşık olursam aşkımın peşinden gider miyim?

Tuluhan Tekelioğlu'nun sorusu beni şaşkına çevirdi. İçimden "Bu nasıl soru?" dedim. Öyle ya... Tuluhan, bir kadın duygusu ile karım Sevinç'e soruyordu: "Eşiniz âşık oldu, 'Bu aşkı yaşamak istiyorum,' derse, ne yaparsınız?" Beni asıl şaşırtan ise karım Sevinç'in yorumuydu: "Eğer Ben mutluyum,' diyorsa, en olmayacak şeyi bile kabul ederim. 'Âşık oldum,' derse, bile... Yeter ki yaşasın." Bu cümlenin içindeki sihirli kelime şu: Âşık olmak... Birini severken bir başkasını da sevebilmek... Ya da... İki kadına aynı anda kalbini verebilmek... Ya da şöyle diyeyim: İki kadın, aynı anda bir erkeği sevebilir mi? Aşk, bölüşülebilen bir duygu mu? Sahi hiç kimsenin bana sormadığı soruyu kendime sorsam, ne cevap veririm? Yani kendime desem ki: "Kazım Kanat, sen bir başka kadına âşık olursan ne yaparsın?" Bu soruyu kendi kendime sormaya bile korktuğumu itiraf edeyim. Çünkü şunu bilirim; kaderin önüne asla geçilmez! Sahi eğer bir gün âşık olursam, sevdiğim kadının peşinden gider miyim? Ya da kalır, sevgimi, sevdiğim iki kadınla paylaşır mıyım? Bunları düşünürken, Sezen'in şarkısı dilimde... Hani şu Keskin bıçak canım. Hani "Nerede bende o yürek?" diyen sözler...

DÜNYA TURUNDA AŞK
Ben de o yürek yoksa ne olacak? Kaderden kaçılmaz. Geçenlerde bir büyük aşkı, iki satırla anlatmıştım ya... Hatırlatayım istiyorum: "Dünya turuna çıkan Hakan Öge, dünyanın bir noktasında Belçikalı fotoğraf sanatçısı Sophie Hunter ve ailesiyle tanışır. Sophie de kendi yelkenlisiyle dünya turuna çıkmıştır. O koyda başlayan aşk, yine o koyda biter. Çünkü yelkenleri açarlar ve ters tarafa doğru dümen kıvırırlar. Aylar sonra okyanusun ortasında, o iki tekne yan yana gelir. O kızcağız, kendi teknesinden sevdiği adamın teknesine atlarken şunu söyler: Bu benim kaderim!" Sevgili Çeto (Benim Mozart emmim) ve Yasemin'den (Benim sevgili 'Çıplak ayaklı kontes' dediğim arkadaşımdan) bu yaşanmış öyküyü dinleyince etkilenmiştim. Öyle ya... Kader dediğin işte bu. Ama bir de benim babaannemin hikâyesi var. Çok uzun ve dramatik. Bir gün yazarım. Ama çok kısa da olsa yazayım: Dedem bir genç kıza âşık olur, o genç kız da dedeme... O genç kıza, sevdiği adam olan dedemle değil, bir başkasıyla söz keserler. Kadere bakın ki dedem ve sevdiği kadının sözlüsü, aynı anda savaşa giderler. Yemen ellerinde, uzun savaş ve cepheden cepheye koşmanın sonunda dedem köyüne döner. Eve döner, annesine sorar: "Kim bu güzel kadın?" Yedi yıl gibi uzun süren o savaştan sonra sevdiği kadının yüzünü bile unutmuştur. Annesi hatırlatır: "Sözlüsü cepheden dönmedi. Ben de bu genç kızı aldım, geldim." Dedem yüzünü bile unuttuğu genç kıza bakar ve "Ben onu yıllar önce sevmiştim," der. O evlilikten dört çocuk olur. Biri de babam. Ama ben hep şunu hissettim. Benim dünya güzeli babaannem, hep dedeme kırgındı, küskündü. Sahi insan, deliler gibi sevdiği kadının yüzünü hiç unutur mu? O yüzü unutmak için savaşa bile gitse... Acaba dedem, o savaş günlerinde sevdiği kadının sararmış bir suretini (fotoğraf) kalbinin üstünde taşısaydı, o yüzü unutur muydu? Ne bileyim canım... Şimdi olsa dedem SMS bile atardı. Hatta cep telefonundan bile sevdiği ile fotoğraflaşırdı. Ah eski aşklar ah! Günümüzde ise...