kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Kasım 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Ece Sükan’ın kilo almaya karşı uyguladığı formül: Yemek yemeyi çok seviyorum ama biraz kilo aldığımı hissedince gıdamı azaltıyorum. Kusmak ya da ıslak pamuk yutmak gibi tekniklere hiç başvurmadım.

Yurtdışında koyun seçer gibi manken seçiyorlar!

ESİN ÖVET MAGAZİN
Ece Sükan, yurtdışında model olmanın zorluklarına dikkat çekti: Oralara çok küçük gitmek gerekiyor; erken gidip burnunu sürtüyorsun. Yurtdışında koyun seçer gibi kız seçiyorlar!..
Mankenlik ve moda editörlüğünün yanı sıra geçtiğimiz yıl Nişantaşı'nda 'Ece Sükan Vintage' isimli bir mağaza açan 'stil ikonu' Ece Sükan; şimdi de NTV için moda programı hazırlıyor. Aynı anda birkaç işi birlikte yürüten Sükan, yurtdışında mankenliğin çok zor olduğunu söyledi.

* 'Moda Evi' adlı program için gittiğiniz Milano ve Paris Moda Haftaları'nda çok ilgi görmüşsünüz...
Öyle oldu. Ben bir mekana girince bütün fotoğrafçılar beni çekmeye başlıyordu. Bazı defilelerde röportaj yapmak için beklerken, tasarımcılar beni podyuma çıkacak manken sanıp, 'Haydi hazırlan' diye zorla kulise sokmaya çalışıyordu.

HAYATIM ESKİSİ GİBİ


* Yurtdışında çalışmayı hiç düşünmediniz mi?
Çok istiyordum ama çok geç kalmıştım. Mankenliğe üniversiteden sonra başladığım için neredeyse Türkiye için bile geçti. Burada kaldım, burada ilerledim.

* Bizim mankenlerimiz neden yurtdışına açılmak istemiyor sizce?
Çünkü burada rahata alışıyorlar. Oralara çok küçük yaşta gitmek gerekiyor; küçük yaşta gidip burnunu sürtüyorsun. Yurtdışında koyun seçer gibi kız seçiyorlar. Burada öyle bir şey yok.

* Yabancı defileler, podyumlar ve mankenlerle aramızda ne fark var?
Tarzlar çok farklı. Orada bir defile 15 dakika sürüyor. Biz de ise 1.5 saat sürdüğü oluyor. Biz de 'Aman elbiseyi çok gösterelim. İki kere yürüyelim' gibi bir kuş kondurma durumu var açıkcası.

* Gösterişi çok sevdiğimiz için mi böyle oluyor?
Bizim ülkemizde koreografi çok seviliyor. Almanya'da da koreografili defileler yapılıyor ama Paris, Milano, New York ve Londra'da böyle bir şey yok. Prova diye bir şey yok ki! Herkes çıkıp yürüyor.

* Yabancı mankenlerle bizimkilerin farkları?
Oradaki manken başına kasketini, kulağına iPod'unu takıyor ve bisikletine binip gidiyor. Hayat tarzı olarak da çok değişiğiz. Bizim mankenlerimizde assolist havası, biraz şaşaa var.

* Bizde cipi ve şoförü olan mankenler var...
Türkiye şartlarında gerçekten şöför gerekiyor aslında. Türkiye şartlarında magazin mankene çok ilgi gösterdiği için, belki siyah camlı araba bile gerekiyor. Çok meşhur mankenlerimizden bahsediyorum.

KOPYACILIK VAR

* Siz de meşhursunuz...
Evet ama ben çok küçük yaşta şöhret olmadığım için daha önceki hayatımı hiç değiştirmedim. Ünlü olmadan önceki hayatım hala devam ediyor. Küçük yaşta ünlü olan insanlar başka yaşıyor. Cipi, şoförü olanı yargılamamak lazım çünkü burada öyle bir yaşam var. Türkiye'de magazin, trafik, hayat çok zor. Yurtdışındakilerin bizimle ilgisi yok.

* Peki modacılar arasında fark var mı?
En büyük fark bütçede! Oradaki moda evi tasarımcıları çok büyük paralar ve engin yaratıcılıkla kreasyon çıkartabiliyor. Bir koleksiyonda para ve parasızlık çok fark ediyor. Yurtdışında çok yetenekli tasarımcılar var. Bizde ise vizyonsuzluk ve kopyacılık var. 'Esinlenme' deniyor buna ama o sınır kaçabiliyor bazen!

* Dergilerden resim kopartıp diktiren isimler var...
Türkiye'de her zaman böyleydi. Gerçek anlamda moda tasarımcısı çok az. Biz modada çok gelişmiş bir ülke değiliz. Ne Paris, ne Milano, ne de New York'uz. Hâlâ markalara doyamadık. Bizde herkesin aynı çantayı kullanması statü sembolü.

* Peki siz bir çantaya 25 bin dolar verir misiniz?
Asla vermem. Zaten öyle bir param da yok ama olsa da yapmam.