kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Hayatınıza güzellikler katın!..

Ne güzel üç saat geçirdik, geçen hafta sonu Beylikdüzü Tüyap'ta.. Şöyle bir ballandıra ballandıra yazayım ki, heveslenin, bu hafta sonu yollara düşün, siz de gezin, siz de görün.. Sizin de coşsun en güzel duygularınız, bu güzel sanatlar denizinde..
Sondan mı başlasam.. Öyle bir tur attık ki üç saat, Mustafa Sekban son durağımız oldu.. Resimleri yaşayan adam.. Hayatlarında kibrit çöpü çizmeyi başaramadıkları için, figürsüz resme sığınan yeteneksizlerin "Kodak makinesi" dedikleri ressam..
Efendim onun yaptığını Kodak aynen yapıyormuş.. Peki sizin yaptıklarınızı.. O pahalı makineye bile gerek yok. 5 yaşında çocuklara verin fırçayı yapsınlar..
Ben Modern Sanata karşı değilim.. Sanata karşı değilim bir defa..
Ama herkesin yapabileceği şeyi yapana da "Sanatçı" demeyi, gerçek sanatçıları küçümsemek sayarım.
Ölçüm basit..
"Ben yapabiliyorsam, sanat değildir.."
Ama sanatı öyle basite indirgediler ki..
Geçenlerde bir deli, ya da kısa yoldan şöhret olmak için Zem Zem Kuyusuna işeyen manyak benzeri biri ya da alkolü fazla kaçırmış bir zevzek, Roma'nın bizde Aşk Çeşmesi diye bilinen ünlü Trevi'sine kırmızı boya attı. Çeşmenin beslediği o tarihi işlemelerle dolu havuzun suları kıpkırmızı oldu.
Dünya hâlâ tartışıyor.. Trevi'ye atılan kırmızı boya bir sanat mı?. Havuzun sularını boyayan Modern Sanatçı, Çeşme'yi, Roma'yı ve İtalya'yı bir daha dünyaya duyuran bir Enstelasyon/ Yerleştirme mi gerçekleştirdi?..
Şaka değil.. Ciddi ciddi tartışıyor eleştirmenler..
Hadi bakalım.. Yeterli boya bulsak da, Boğaz'ı boyasak..
Yerleştirmeye bakar mısınız?..
Girdik kapıdan.. Üniversiteler.. 6 numaralı bölüm Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültelerine ayrılmış.. Gençlerin yapıtları.. Erzurum'dan Sakarya, Eskişehir'e..
Gençler gümbür gümbür geliyor..
Hele de bizim klasik olmuş Güzel Sanatlar.. Fındıklı..
İstanbul 17. Sanat Fuarı galerileri 7'nci salonunda Tüyap'ın.. Kapıdan girince, hemen orda Saim Bugay var.. 17. Yılın Sanatçı Onur Ödülü'nü alan Saim Hoca heykelleriyle orda..
Saim Hoca, sanat eserlerine imza atılmasına karşı olmasıyla biliniyor.. Hoca "İmza eserin kendisidir."
Haklı.. Bir yazımı okuyana "Bunu Hıncal yazmış" dedirtemiyorsam, altına, üstüne, yanına koyduğum imzanın kaç paralık değeri var..
Hele de sanatta.. İşte onun için, herkesin yapabileceği şey sanat olmaz zaten.. Bembeyaz bir tabloya bakıp, yapanı tahmin edebilir misiniz?.. 2 milyar kişi yapabilecekken..
Oysa Sekban'ı 40 metreden tanıyorum.. "İşte o" diye..
İki tablo var Fuar'da bana atıf.. Biri doğrudan.. Recep Batuk "Hıncal'ın şişe çektirmesi" yapmış.. Nerden biliyor yahu, çocukken yazları köyde üşütünce, babaannemin yatırıp sırtıma şişe çektiğini..
Öteki imalı.. İçimizdeki İrlandalılar!..
Adil Ocak .. Geçen fuarda görmüş bayılmıştım.. Gene bayıldım.. Nasıl bir renk ve fırça cümbüşüdür..
Hayata sporla başladık ikimizle.. O yapan, ben yazan.. 60'lı yılların sırıkçısı Işıl Özışık gene suluboyalarıyla gelmiş, Amerika'dan..
Emel Vardar tabii.. Benim cam heykelcim.. Şimdi başka maddeleri de yontmaya başlamış..
Teoman Südor .. Onun tablolarına mutlak bakmalısınız.. Nasıl alıp götürüyor o pastel renkle insanı.. Yani boya böyle mi kullanılır?.. Enfes.. Enfes..
Betul Bapır .. Gene geçen yıl tanıdıklarımdan.. Bu kız bir derya.. Bu nasıl bir çocuksuluk.. Bu nasıl, ışıl ışıl, karlar içinde ama sımsıcak bir masal kentinden görüntüler.. Büyülü resimler bunlar..
Füsun Ürkün .. Ressam mı, işleme sanatçısı mı?.. Milim milim işlemiş tuvali, harika canlı, harika sıcak renklerle..
Günseli Kapucu bir başka masal alemine götürüyor sizi.. Bu nasıl bir güzelliktir tanrım.. Nerde bu Günseli'nin boyadığı Ihlamur Sokağı.. Gitsem, yaşasam değil, içinden şöyle bir geçsem yeter..
Ve o masal ülkesinden, fırtınalara.. Denizler mi, yoksa Hüseyin Taygan'ın dünyası mı insanı çarpan dalgalar?.. Hele bir kuru ağaç dalı var, bir tanesinde dalgalara uzanmış.. Vay vay vay.. Vay ki, vay!..
Daha neler neler var.. İtalyanlar, Bulgarlar, Makedonlar var, bizimkilerin yanında..
Yazamadıklarım darılmasın.. Yerimin darlığına versinler.. Resimden heykelden anlamadığıma versinler, ama unutulduklarını, iz bırakmadıklarını düşünmesinler sakın..
Ben sona, en büyüğü ayırdım.. Gerçekten büyük.. Çılgınca büyük.. Haydar Özay bir çılgın.. Fuarın bir duvarını baştan başa kaplıyor nerdeyse "Büyük İstanbul Resmi!.."
Yüksekliği 5 metre.. Boyu 12.. 60 metre kare.. Yanmış Şan Tiyatrolarının (Sarıgül Başkan kulakların çınlasın.. Orası hâlâ Şişli'nin ayıbı olarak duruyor. Yıllardır laf çok.. İş yok..) enkazını stüdyosu yapmış Haydar.. Orda boyamış resmini.. Bu resim anlatılmaz.. Bu resme uzun uzun bakılır.. Orda herkesin kendi İstanbul'u, kendi İstanbul'undan parçaları var.. Bu resmi, ressamını anlatsam senaryo olur, film olur..
Aslında fuardaki her eserin böyle bir öyküsü var..
Gitmek, görmek, dinlemek, hissetmek gerek..
Anlatabildim mi, Sayın ve Sevgili Kültür Bakanımız.. Yoğun işleri (!) yüzünden bu fuara sadece 10 dakika ayırabilen kültürlü bakanımız!..