kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ÖZAY ŞENDİR

Altın Portakal, bakır bürokrat ve Baykal

Pazar gecesi Altın Portakal Film Festivali'nin ödül töreninde çok öğretici bir sürü olaya tanık oldum.
Mesela "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" zihniyetli, kıymeti kendinden menkul, üst düzey bürokratlar varken mükemmele yakın bir organizasyon yapmak mümkün olmuyor.
Festivalin ana sponsoru Real için ayrılan koltuktaki etiketi söküp en öndeki sıraya oturma mutluluğunu yaşayan TRT Yönetim Kurulu Üyesi Lütfü Şahsuvaroğlu ya da Yurtiçi Kargo için ayrılan yere kalabalık bir ekip oturtan ve kendilerini ikaz eden görevliye "Sen git bilmem ne bey ile konuş sonra gel" diyebilen TRT çalışanı gözlüklü bey varken, kusursuz bir iş yapmak mümkün değil.
Ödül töreninin siyasi mesajları üzerinde de durmak lazım...
Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin'in "Bu festivalleri Cumhuriyet sayesinde yapabiliyoruz" dediği an salonda kopan büyük alkışın üzerinde birileri umarım durup düşünür.
Cumhuriyet'ten söz edince, CHP Genel Başkanı Baykal'dan da söz etmek lazım.
Yerel gazetelerden birinde Antalyalı bir şehit ailesine Baykal'ın mektubunu götüren CHP'li vekillerin haberini okudum.
Antalyalı
Baykal mektup yazmak yerine aileyi kendi ziyaret etse, Altın Portakal'ın en azından final gecesine katılsa acaba 23 Temmuz sabahı aldığı sonuç daha farklı olur muydu?
Neyse Güneydoğu'da yaşananların salondaki etkilerinden de söz edelim.
Sanatçıların toplumu zorlaması gerektiğine inanan biriyim ama Yılmaz Erdoğan'ın ödül vermesi için adı anons edildiğinde duyulan cılız alkış ve belli belirsiz ıslık seslerini görmezden gelmek mümkün değil.
Belli ki Yılmaz Erdoğan' ın söyledikleri ve Özkök' e yazdığı mektup "inandırıcılık" sorunu yaşıyor.
Son notum gece boyunca kulaklarını sık sık çınlattığım Hıncal Abi'ye...
Kural bozulmadı abi, koyu renk kıyafetin mecburi olduğu geceye kot ve tişörtle gelen jüri üyeleri, sanatçılar ve seyirciler yine salondaydı.