kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Son hafta

ABD'ye sınır ötesi operasyon için düğmeye basmadan önce tanınan iki haftalık sürenin biri doldu.
Kalan haftada önce ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice gelecek. Ardından da Başbakan Erdoğan, Washington'da Başkan Bush'la görüşecek.
Rice'ın üçüncü Ankara ziyareti bu. İlk kez 2005 Şubat'ında gelmişti. Türkiye ondan "Kuzey Irak'taki PKK unsurlarına karşı askeri operasyon düzenlemelerini" istemişti. Yanıtı ne olmuştu? Buyurun: "PKK'yı terör örgütü olarak görüyoruz. Onlara karşı bazı adımlar atmaya çalışacağız. Örneğin finansman kaynaklarını kurutmak gibi. Ayrıca Irak'la birlikte PKK'ya karşı ikili mekanizma oluşturmayı planlıyoruz."
Rice ikinci kez 2006 Nisan'ında Ankara'yı şereflendirdi. Hani şu Türkiye-ABD arasında "Stratejik Vizyon Belgesi"nin imzalandığı, Dışişleri Bakanı Gül'ün "ABD ile ilişkiler bazılarını çatlatacak kadar iyi" dediği ziyaret. O sıcak görüşmeler sırasında konu PKK ile mücadeleye gelince aynen şöyle konuşmuştu: "Hiç merak etmeyin, PKK'ya karşı çabalarımızı iki katına çıkaracağız. Ayrıca Türkiye-ABD-Irak arasında üçlü mekanizma oluşturmayı amaçlıyoruz."
İki ziyaret arasında, Başbakan Erdoğan'ın "Halkıma sonsuza kadar sabır çağrısı yapamam" dediği 2005'in son günlerinde dönemin CIA Başkanı Porter Goss geldi Ankara'ya. O da güvence üstüne güvence verdi:
"PKK ile Irak'ta kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz. O kadarla kalmayacağız; Türkiye'nin PKK'nın Avrupa'daki kollarının ve finansman kaynaklarının kurutulması için harcadığı çabalara katkı sağlayacağız."
Daha Gül'ün, Erdoğan'ın, birçok bakanın sayısız Washington ziyareti ve tüm ziyaretlerde mekanik olarak tekrarlanan güvenceler var.
Hepsi kâğıt üstünde kaldı. Hepsi Türkiye'yi oyalamaktan başka bir işe yaramadı. Galiba zaten amaç da buydu.
Ama sokaktaki adamın ifadesiyle söylemek gerekirse, artık bu taktik "Sökmez". Sökmeyecek. Deniz bitti.

ABD artık bir yol ağzında
9 gündür Türkiye'nin tüm kentlerinde, kasabalarında sokaklara dökülen milyonlarca kişinin öfkesi sadece kuru veya belirsiz vaatlerle dizginlenemez.
Sınıra yığılan ve harekete geçmek için sadece işaret bekleyen birlikler, hiçbir şey olmamış gibi geri çekilemez. Sıkılmış macun tüpe yeniden sokulamaz.
ABD'nin önünde sadece iki seçenek var: Kuzey Irak'taki PKK yuvalarını ya kendisi bitirecek ya da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bitirmesine razı olacak. Hayır, bazılarının iddia ettiği gibi, bu bir Türk-Kürt savaşı olmayacak. Sadece Türkiye bir bataklığı kurutacak. (Tabii ABD için bir olasılık daha mümkün: Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ortak operasyon düzenlemek. Aslında stratejik ortaklık da, NATO bünyesindeki kader birliği
de bunu gerektirir ama...)
Washington bir yol ağzında: Ya Türkiye'yle stratejik ilişkilerin gereğini yapacak ya da çok ama çok uzun bir dönem için Türkiye'nin dostluğunu yitirmeyi göze alacak.
"Tavşana kaç, tazıya tut" oyununun sonu geldi. Şimdi final sahnesindeyiz.
Ve İmralı'da daha 1999'da hazırlanmış olan Öcalan'ın yanındaki 9 hücre "Konuklarını" bekliyor. Murat Karayılan'ı, Cemil Bayık'ı, Mustafa Karasu'yu, Batı medyasında her gün demeçleri yayınlanan diğerlerini...
Türkiye ancak o yılanların tümü yuvalarından çıkarılıp zehirleri akıtıldıktan sonra Kürt sorununu sağduyuyla tartışmaya başlayabilir. Ancak o zaman... Sadece ve sadece o zaman...