kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
KAZIM KANAT

Sarı yaz da bitti, merhaba hüzün!

Hani bir şarkı vardır, "Her sonbahar gelişinde, sarı sarı yapraklarla..." diye... Öyle ya... Her sonbaharda yürürken hep o hüzün dolu tablo karşınıza çıkmazdı. Ben çocukken şunu öğrendim: Sonbaharlar hep ölüm mevsimidir! Bir de okulda öğrendiğim şuydu: Yaz sonunun ismi güz mevsimidir. Size içten bir itiraf; teyzelerim arasında hep Güzin teyzemi çok severim. Onun bakışı da hep hüzündür, sonbahar gibi... Hayatı da hep hüzün dolu ya! Bodrum'dayım. Sonbahar veya güz mevsimindeyim. Bir de denizcilerin deyimiyle 'sarı yaz'ı yaşıyorum. Ama sarı yazın da son günlerini... Bu şu demek: Aşka veda!

HAYATI SEVENLERİN ZAMANI
Kış benim ruhumu karartır. Yaşama sevincimi, hep ilk bahara bırakır. Bu nedenledir ki sarı yazı hep severim. Bana hem sonbaharın o hüznünü hissettirmez hem de kışı ve kışa geçişi kısaltır. Sarı yaz diyorum ya... Bu yaz, hayatı sevenlerin mevsimi. Hem hayatı hem de yaşamayı sevenlerin... Şu günlerde Bodrum'da hangi tekneye baksam, kıç güvertesinde elinde şarap, klasik müzik dinleyen ve hayata sarılan çiftleri görüyorum. Belki de hayatı avuçlarından kaçırmak istemeyenler, bu nedenle sımsıkı sarılıyorlar. "Aşkın yaşı yoktur," derler ya... Bu hayatın olgun çağındaki slogan da şu: Hep sevgi... Hep aşk... Hep hayata tutunma... O gençlerin çılgın yazlarından sonra benim son baharımın o dingin haline, hırçın denizler bile saygı duyuyor. Gökova bile sakin... Deniz öyle sakin ki... Yağan yağmurla birlikte daha çok durgunlaşıyor. Teknenin kenarlarına vuran ince dalga çırpıntıları bile bir müzik gibi... O yaz çılgınlığında teknelerden yükselen o gürültülü müzik artık yok. O teknelerde rap müziği ile çılgınca raks eden ve göbek atan genç kızlar da yok. Mutluluk, sakinlik ve huzur var. İtiraf edeyim, hayatı 50'den önce çılgınca ve gürültülü yaşamaktan büyük mutluluk duyardım. Şimdi ise yani 50'den sonra teknemde klasik müzikle yolculuk etmek, beni başka dünyalara götürüyor. O yolculuğa dalga sesleri ile martıların çığlıkları da eşlik ediyor. Bir de bana yol gösteren yelkovan kuşlarının kanat çırpışları...

SONBAHAR MUTLULUĞU
Bu duygu, yaza özlem olsa da bir sonbaharın mutluluğudur. Kışa girmeden önce mutlu olmak nasıl olursa, öyle bir duygu... Bodrum'da baharın son olayı Uluslararası Ahşap Tekne Yarışı'dır. Bu, romantizmin yaşandığı bir yarıştır. 'Ahşap tekne' demek, modernliğe ve teknolojiye baş kaldırmak demektir. Modern tekne, ne kadar soğuk ve duygusuz ise ahşap tekne bir kadın gibidir. Karpuz kıç çapkındır. Ayna kıç gurme olmaktır. Keç ise yaşanmamış bir duygudur. Benim gibisinin ise gönül verdiği tekne, filikadan da bozma olsa trihandildir. Trihandil tekne, insanlık tarihi kadar eskidir. Asıl özelliği fındık kabuğu gibi oluşudur. Ahşap tekne hep ilgi ve bakım ister! Her güz sonu, o tekneyi karaya çıkartmak gerekir. Boya, kalafat, yelkenler kontrol ve motor bakımı derken, o kara kış üzerinizden gelip geçer. Farkında bile olmazsınız, bir de bakmışsınız ki yaz gelmiş, aşk mevsimi gelmiştir. Modern bir tekneniz varsa, yaz sonunda üzerinize örttüğünüz örtüyü kaldırmanız yeter. Duygu yok, sevgi yok... Özlemek ise hiç mi hiç yok! Bu yaz sonunda, Bodrum'daki yelken yarışlarına şöyle bir baktım ve Meleğim ile Gökova'ya doğru son kez çıktım. "Niye yarışı bitirmedin?" derseniz, size gururla geçen yıl tekneme verilen iki tane üçüncülük ödülünü gösterebilirim. (Bilgi: Bodrum yelken yarışlarına benim teknemin kategorisinde dört yelkenli katıldı. Birisi arızalanıp yarıştan ayrılınca, benim teknem üçüncü oldu. Bravo bu büyük başarıya!) Dönüşte büyük bir sevgiyle her yerini öperek kucakladım ve tekneme veda ettim. Ama ayrılık yok ki... Teknemin rengi mavi-beyaz ya... Önümüzdeki yaz kararlıyım, rengini değiştireceğim. Yemyeşil yapacağım gövdesini... Yelkenlerini ise bordo... Bilmiyorum, yazın bu yeni yüzüne nasıl alışacağım? Ama o benim için sevgili gibi... Belki de vazgeçer, o yırtık yelkenlerine bile dokunmam bile. Karım Sevinç'e göre tekne, onun kuması. "Tekneden kuma olur mu?" derseniz, "Olur," derim. Meleğim'den ayrılmak yok. Ne yapayım yani hem karımdan hem de onun kuması Meleğim'den ayrılamıyorum ki!... Meleğim'in üstüne bir kuma daha getirir miyim, bilemiyorum. Ama tekneyi satmak, yeni tekne almak ve yeni tekneye alışmak, bu yaştan sonra çok zor. Çünkü kalbimde yeni sevgiye artık yer yok efendim! Biraz gecikmiş de olsa, gelecek yıla hazırlık için size bir Mavi Tur nostalji yazısı yazacağım. Bu da şimdiden yaza özlem yazısı olsa bile!