kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Her şeyin bedeli var

Irak heyeti, beklendiği gibi, Türkiye'nin tüm taleplerini reddederek Ankara'dan ayrıldı.
Heyette Mesut Barzani'nin örgütü Kürdistan Demokrat Partisi'ni (KDP) temsilen yer alan Safin Dizai, PKK'ya geniş çaplı askeri operasyon düzenlenmesi isteğini geri çevirirken 15 yıl öncesini düşündü mü acaba?
O zamanlar KDP'nin Ankara temsilcisiydi. PKK, Kuzey Irak'ta militan toplamaya başlamıştı. Rakipleri, hatta düşmanları Celal Talabani'nin örgütü Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) bu gelişmeyi ellerini ovuşturarak izliyor, hatta kışkırtıyordu. Örneğin KYB sözcüsü Ahmat Bamarni şöyle diyordu: "Barzani'nin denetimindeki bölgede KDP muhalifleri için PKK adeta sığınak haline geldi."
KDP'nin işte o sıkıntılı günlerinde Dizai, "PKK, Erbil bölgesinde 3 bin genci saflarına kattı. Bölgenin denetimini ele geçirmek üzere" diyerek Ankara'dan yardım istiyordu. Öcalan ise Şam'da alay ediyordu: "Erbil'de sadece 300 kadar genci aramıza kattık. Ama istesek binlerce militan toplayabiliriz."
Yine o günlerde KDP ile KYB arasında binlerce kişinin ölümüne yol açan kanlı çatışmalar patlak vermişti. Barzani önce Saddam Hüseyin'den yardım istemiş, Bağdat'tan destek gelmeyince Ankara'ya "İmdat" çağrısında bulunmuştu: "Kuzey Irak'ı PKK'dan temizlemek için ne olur bana yardım edin." Türkiye'den KDP'ye epey silah gönderilmişti.

1998'den 2007'ye
Irak heyeti, PKK'yı terör örgütü olarak kabul edip etmedikleri sorularını da yanıtsız bırakarak çekip gitti.
Zaten Barzani "PKK'yı terör örgütü olarak görmediğini" söylemiyor mu?
PKK'yı "Kürdistani bir siyasi parti" diye tanımlayan Dizai, merak ediyoruz 9 yıl öncesini hatırlıyor mu?
1998 sonlarıydı. Türkiye'nin Hafız Esad yönetimine ültimatomu üstüne Suriye'den çıkarılan Öcalan, Roma'da kendisine "Siyasi mülteci" statüsü verecek bir ülke arıyordu. İşte o
günlerde Barzani, dönemin İtalya İçişleri Bakanı'na bir mektup göndermişti. Şöyle diyordu: "Abdullah Öcalan sadece Türkiye'de değil Kuzey Irak'ta da sivil halkı katleden bir terör örgütünün başıdır. İşlediği katliamlar nedeniyle onu mutlaka yargılamalısınız."
Irak heyeti Ankara'nın başta Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Mustafa Karasu olmak üzere Kuzey Irak'taki tüm PKK yöneticilerinin iadesi talebini de geri çevirdi ve bir kedi bile vermeden gitti.
Zaten Talabani, "Türkiye rüya görüyor, PKK'lıları hiçbir zaman teslim etmeyeceğiz", Barzani de "Tek PKK'lıyı bile vermeyiz" demiyorlar mı?
Dizai, Bağdat üstünden Erbil'e dönerken yine 9 yıl öncesini anımsadı mı dersiniz?

Şemdin Sakık örneği
1998 Mart'ıydı. PKK'nın en gaddar yöneticilerinden "Parmaksız Zeki", yani Şemdin Sakık, Öcalan'la anlaşmazlığa düşüp Mesut Barzani'ye sığınmıştı. Öcalan, Şam'dan Türkiye'ye "Kuzey Irak'a girip onu yakalayın. Bir hain o" diye sesleniyordu.
Ertesi ay, 13 Nisan'da Dohuk ile Akra arasındaki Kasrok kasabası yakınlarına iki helikopter inmiş, içlerinden fırlayan 40 kadar Türk özel tim görevlisi Şemdin Sakık, kardeşi ve iki korumasını derdest edivermişti.
15 yıl önce Türkiye'nin dizinin dibinden ayrılmayan Talabani ve özellikle de Barzani şimdi kafa tutacak cüreti nereden buluyorlar? Onların rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la ilk temaslarını sağlayan Büyükelçi Kaya Toperi'nin "Bunları babaları ABD şımarttı. Bitleri kanlandı" yorumunu sert bulabilirler ama daha da sert yanıtla karşılaşmak istemiyorlarsa, en azından Şemdin Sakık örneğinde olduğu gibi, birkaç PKK yöneticisini Türkiye'ye teslim etmek zorundalar.
Yoksa Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi, "Günah bizden gitti."
Ya da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın ifadesiyle, "Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız."