kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
AYŞE ÖZYILMAZEL

Bunun adı; gençlik baskısı

Yaş otuza iki var. İyi de benim burada ne işim var? Üzerinize afiyet doğum günü öncesi krizindeyim de! Cuma gecesi kızlar gecesi yapalım dedik. Şimdi benim yaşımda kızlar gecesi ne demek? A) Evde toplanır, yemek pişirir, mumları yakar, saatlerce dedikodu yapar üstüne bir de fal bakar birbirine gaz verirsin. (Kız arkadaşlar ne içindir?) B) Giyinir süslenir, gecelere gecelere akarsın! Önce bir yerde yemek yer sonra eğer uykun gelmezse gidip dans edersin. Bu sefer 'b' şıkkı dedik! Nişantaşı'nda çok popüler bir mekan varmış; adı Marca'ymış. E, hadi o zaman. Hayırdır inşallah! Saat 21.30 ama müzik dımtıs dımtıs, içerisi tıklım tıklım bir yer burası. Masamıza oturuyoruz. Sağımız solumuz ayna. Eşittir onu bunu kes, durumuna ağla!

İLTİFATA BAK SEN!
Çünkü yaş ortalaması 22! Kızlar çok güzel, erkekler çok yakışıklı. Ve çok çok gençler!!! Küçük Eda Taşpınarlar, Derin Mermerciler ellerinde içkiler dans ediyor, yemek yiyor, kahkahalar atıyorlar. Şimdi dans ve yemek yan yana nasıl yani? Öyle! Bu da kafamızın basmadığı bir çıtır trendi. Aman Tanrım! Yoksa biz yaşlandık mı? "Daha yaşın 28 sen de abarttın Ayşe" demeyin. Bütün gece kime yaşını sorsam "82'liyim, 84'lüyüm hatta 86'lıyım" dedi. Yok artık! E bizim akranlarımız nereye gittiler? Cevap veriyorum; ya evlendiler ya da bir balıkçıda uslu uslu kılçık ayıklamakla meşguller. Neler oluyor bize, bize neler oluyor gülüm... Derken bizim kızlardan birinin yanına uzun boylu, esmer ve mavi gömlekli bir erkek geldi. (Ah mavi gömlek, ah!) Bağıra bağıra konuşuyor. Müzikten sesini duyuracak ya. Çocuğum bi bağırma yaa! Üstelik arkadaş pek de girişken. Durdu, durdu yaşımızı sordu tabii. Dedik "28-29". Şimdi iltifat edecek ya "AaaAma 84'lüyüm desen inanırım..." (O "aaa" da nesi şekerim? Bozuluyoruz ama!)

'KADININ OLAMAM'
Yani şimdi bu anneme yaptıkları cinsinden 'genç görünüyorsun' iltifatı mı? Aman ne hoş! Kendimi kesmek istiyorum sayın okur! Ben 23 yaşımdayken elektronik sigara içmiyor, tatlı yemeden önce ona kadar saymıyor ve senin için kötü haber şekerim; boş iltifatlara inanıyordum. Off! Kendimi bu hafta vizyona giren 'Kadının Olamam'daki Rosie'nin (Michelle Pfeiffer) gece kulübündeki hali gibi hissediyorum. Hemen filmi özet geçeyim. Rosie 40 yaşında, evlenmiş, boşanmış, kızı olan çok güzel bir kadın. Ve kendinden 10 yaş küçük bir erkeğe aşık oluyor. İlk randevularında gece kulübüne gidiyorlar. Abla pek tabii ki yerini yadırgıyor. Çıtır kızların-erkeklerin yanında uzaylı gibi hissediyor. Sanki herkes ona bakıyor, herkes içinden "Bu yaşlı kadın burada ne arıyor?" diye soruyor. İç sesini dinleyip arkasına bakmadan bu genç adamdan kaçsın mı, yoksa hissettiği aşkı yaşasın mı?

GENÇLİK RUHTADIR

Gerisi filmde, cidden çok eğlenceli. Erkekler genç kadınlara pek meraklılar ama ya biz kadınlar? Gerçekten bir kadın kendinden küçük bir erkekle ilişkiyi yürütebilir mi? Ne dersiniz? Neyse, geceye dönersek; Rosie'nin kulüpteki duygularını paylaşsak da Marca'ya bayıldık! Beş sene önce bizim de bir Marca'mız olsaydı, hafta sonları oradan çıkmazdık. Özetle; kaderimize ağladık. Artık bu devirde 28 yaşında bile gençlikten çıkılıyormuş anladık. Acaba yaşıtlarımız gibi evlenmedik, kariyerimiz, kendi evimiz diye tepiştik de yanlış mı ettik? 'Gençlik insanın ruhunda' dedikleri külliyen yalan da ondan diyorum! Bizim kırk yıllık mankenler neden her yaşları sorulduğunda '23' cevabından şaşmıyorlar zannediyorsunuz?