kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Zeus'a kurban olmayalım

ÖNCELİKLE sevgili Kadir Çelik'e kocaman bir alkış. Üç haftadır FOX'un Objektif programında ısrarla gündeme taşıdığı "Kaz Dağları Yağması" haberi, nihayet ülke gündemine yerleşti. Objektif'in yayınının ardından, ailesi o bölgede yaşayan biri olarak ben de bu köşede tepkimi ortaya koymuştum. Daha sonra Ahmet Hakan ve Haşmet Babaoğlu da aynı konuda etkileyici yazılar yazdılar. Ardından Milliyet, Sabah, Radikal başta olmak üzere pek çok gazete olayı birinci sayfasına taşıdı. Bir avuç altın uğruna Ege'nin akciğeri Kaz Dağları'nın delik deşik edilmesine tepki gösteren duyarlı insanlar ayağa kalktı. Başbakanlık düzeyinde incelme başlatıldı. Perşembe akşamı konunun tarafları ile beraber Objektif'in stüdyosunda bir kez daha "İnsanların altın tabut içinde toprağın iki metre altına gömülmemeleri" için dilim döndüğünce tepkimi ortaya koymaya çalıştım. Ama bizim tartıştığımız, buzdağının su üstündeki kısmı bile değil. Zira işin arkası çok karışık. Herkesin dikkatinden kaçan önemli mesele ise şu: Her 200 ton altının içinden yarım kilo uranyum elde ediliyor. Kaz Dağları bu konuda çok cazip bir rezerv barındırıyor. Amerikalı'nın, Alman'ın iştahını kabartan da işte bu. Ve dikkatlerden kaçan bir detay daha: Doğalgaz için yabancılara 6,5 milyar dolar ödeyen Türkiye her yıl Almanya'dan ithal ettiği altına 5 milyar dolar ödüyor. Pasta bu kadar lezzetli olunca elin adamının gözü eko sistem filan görür mü? En büyük endişeme gelince: Acaba bizler bu talana tepki gösterelim derken, istemeden yabancıların gözünü Kaz Dağları'na çevirmelerine mi neden oluyoruz? Yoksa farkında olmadan promosyon yapıp, ağızlarının sulanmasına mı yol açıyoruz? Ne olursa olsun, programdaki çağrımı buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Kaz Dağları'nın eteklerinde Zeus Altarı (sunağı) var. 3 bin 500 yıl önce tanrılar için burada insanlar kurban edilirmiş. Bugün, kanın tepeden aşağıya akıtıldığı oluk hala yerli yerinde duruyor. O günün insanları, "inançları" uğruna kendi türlerinden canlıları kurban edebiliyormuş. Belli bir yere kadar bunu anlamak mümkün. Ama üç gram uranyım, bir kaç ton altın için 2007 yılında insanların aynı yerde kurban edilmeye çalışılmasını nasıl kabul edebiliriz? Kaz Dağları'nı "yolunacak kaz" gibi görenlere her şekilde tepkimizi göstermek zorundayız. Çünkü Kaz'ın ayağı hiç de öyle değil!..