kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Oy vermeyene 19 lira ceza

Vatan gazetesinin jetonu yeni düşmüş, sürmanşetten feryat ediyor: " Böyle ceza olmaz. "
Hangi ceza? Referandumda oy kullanmayanlar 17 lira ceza ödeyecekmiş ya. (Dün 19 YTL'ye çıkarıldı.) İşte ona itiraz ediyorlar.
Haklı mı gazete?
Yerden göğe kadar haklı!
Niye? Çünkü oy vermek bir ' hak'tır, ' görev' değil. İnsan hakkını ister kullanır, ister kullanmaz.
Oy vermek nasıl demokratik bir haksa... Oy vermemek, sandığa gitmemek de aynı şekilde haktır.
Para cezası ise adeta el çabukluğuyla bir hakkı, bir göreve çeviriyor. Oy vermek görev olunca da, sandığa gitmemek ' görevi ihmal'e giriyor.
Rezalet! Bu bir demokrasi skandalıdır. Olmaz böyle şey.

Soracaksınız: " Madem Vatan'ın itirazını haklı buluyorsun, o zaman derdin ne? " Efendim, bu gazetenin birçok yazarı, her fırsatta, özellikle de 22 Temmuz seçimlerinden önce, oy vermenin bir "görev" olduğunu (buna bir de " vatandaşlık görevi " gibi fiyakalı tabir uydurmuşlardı) yazıp durdu.
Akıllarına oy vermenin görev değil hak olduğu hiç gelmedi o zamanlar.
Peki, şimdi jetonlarını düşüren nedir? Aradan geçen sürede ne değişti? Anlatayım...
Bunların 22 Temmuz'dan önce şöyle bir " uydurması " vardı: " 2002 seçimlerinde CHP'liler filan sandığa gitmedi... AKP bu sayede kazandı... Şimdi giderlerse Erdoğan nal toplar."
Hiçbir araştırmaya, hiçbir veriye dayanmayan bu uyduruk varsayımdan hareketle sürüyle yazı döşendiler.
O sırada oy vermenin görev değil hak olduğunu göz ardı ettiler, " Sandığa gitmeniz vatandaşlık görevidir " diyebildiler.
Şimdi ise durum tersine döndü: Pazar günü katılımın az olmasını istiyorlar ki pazartesinden itibaren " Bu referandum meşru değildir " diye yaygara koparsınlar. Ama 17 liralık para cezasının gündeme gelmesi canlarını sıkıyor.
Özetle "Böyle ceza olmaz" feryadının ardında, " demokratik hakları savunmak " gibi " ilkesel " bir tutum değil, yukarıda anlattığım türden bir hesap var.
Unutmadan: Vatan böyle de, CHP Başkanı Deniz Baykal farklı mı? Onun da aklına yeni geldi ' oy vermeme cezası'. Genel seçimler öncesi sustu, şimdi referanduma karşı olduğu için, millet sandığa gitmesin diye bağırıp çağırıyor.
Referanduma niye karşı? Çünkü cumhurbaşkanını halk seçerse, Mecliste ' fırıldak' çevirme şansını kaybedecek. (Fırıldağın ne olduğunu mayıs ayında gördük.)
Gelelim olayın başka bir yönüne. Evet, oy vermek demokratik bir haktır, kimse sandığa gitmesi için zorlanamaz...
Ancak... Bizde henüz pek sorun yok ama Batı demokrasilerinde katılımın azlığı meşruiyet
tartışmalarına yol açıyor.
Kara kara düşünüyorlar: Ne yapmalı? Seçmeni sandığa nasıl çekmeli?
Öncelikle siyasi partilerin bu sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor elbette. Vatandaşı siyasete ısındırarak, katılımı artırmak onların işi...
Başka ne yapılabilir?
Para cezası gibi demokrasi dışı ' sopalar' kullanılamayacağına göre, acaba ' havuçlar' bulunarak oy vermek teşvik edilebilir mi?
Geçen sene bunun ilginç bir örneğine değinmiştim. ( 17 Aralık 2006 )
New York Times gazetesi, ' Yılın En Kayda Değer Fikirleri'ni seçmeyi gelenek haline getirmiştir.
2006'nın kayda değer fikirleri arasında Arizona eyaletinden avukat ve siyasetçi Mark Osterloh'un " Seçmen numarası aynı zamanda piyango numarası olsun " önerisi vardı.
Olay basit: Seçimin ardından çekiliş yapılacak. Numarası çıkan oy kullandığını ispatlayıp ikramiyeyi kazanacağı için oy verenler artacak.
Peki, paralar nereden gelecek? Osterloh, "Kolay" diyor, " normal piyangodan, lotodan alınmayan ya da unutulan ikramiyeler bankada yatıyor... Onlar kullanılabilir. "
Fikir ilginç elbette ama siyaset bilimciler bunu işitince saç baş yolmaya başladı: "Olmaz öyle şey" dediler, " Bu uygulama demokrasiyi ticarileştirir, katılımı maddi çıkar haline getirir. "
Onlar da haklı tabii.