Ne olacak bu festivallerin hali?

Geçen yaz bir festival patlaması yaşandı. Kimi festival sezonu mutlu kapattı, kimi acısından öldü. Bazılarımız festivallerin Türkiye'deki müzik âlemine en büyük kötülüğü yaptığını düşünse de ben onlardan değilim. Nerede çeşit, nerede seçme özgürlüğü, nerede rekabet var, orada iyi hizmet var, fayda var. Türkiye'nin alternatif rock festivalini de devletin düzenleyecek hali yok sonuçta. Festivallerin sayısına sınırlama mı getireceğiz, "Bu iyi, bu kötü, bu kalsın, bu gitsin..." gibi? Kim karar verecek? Festival dediğiniz, zaten seyircisiyle yaşar. Seyirci yoksa, festival de yok. Daha demokratik ve makul bir sistem var mı? İşte olacak olan da bu. Dünyada her şey 'kişiye özel' olurken birbirinden farklı zevkleri bir araya toplayan dev festivaller yapmak zorlaşıyor. Hele Türkiye'de. Geçen hafta Phonem by Miller Festivali'nin programı açıklandı. 1-10 Kasım arasında gerçekleşecek olan Phonem, Türkiye'nin en büyük, en kalabalık ve en görkemli festivali değil. Ama her yıl giderek daha da oturuyor, kendi seyircisini ve kitlesini topluyor, milyon dolarlık bütçeleri olan pek çok organizasyondan çok daha etkin bir biçimde dinleyicisine ulaşıyor. Mütevazı, ama ayakları yere basan bir işin nasıl yapılacağının örneği gibi. Şu sıra müzik âleminde Devendra Banhart en fazla konuşulan isimlerden biri. Albümü yeni çıktı ve Phonem'de bizlerle olacak. Elde var bir. Gang of Four 'baba isim' kategorisinden listede. Elde var iki. Elektronik âlemlerde iyi eleştirileri alan The Field var. Ne etti: Üç. Datarock, Monolake ve Au Revoir Simone, hepsi son dönemin en gözde alternatif müzik ekipleri. Tam hedefe odaklı festival diye, buna derim. Anlayan, seven için cennet. Ha Phonem'in izleyici kitlesi, sayı olarak stat doldurmaz. Ama kendine yetiyor mu? Yetiyor. Bilet satıyor mu? Satıyor. İzleyici memnun mu? Evet. İşte size "Festivallere ne olacak? Ne olmalı?" sorusunun yanıtı.