kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN

Anlayan varsa bir adım öne çıksın...

Geçen perşembe günü bu köşede ilk defa bir tekzip ve düzeltme metni okudunuz. Ancak, bu köşede kaleme alınan her yazı bilgi ve belgelere dayanıyor, hiç kimseyi veya kurumu belgeye dayanmadan haksız yere eleştirmem. Bunun için hiçbir yazım tekzip görmedi. Buna rağmen ilk kez köşemde bana göre haksız ve hukuki sistemin zorlanması ile sağlanan bir tekzip metni yayımlandı. Peki hangi yazıma düzeltme metni gelmişti?
1.6.2007 günkü köşe yazımda ' Gümrük kapıları evlere şenlik' başlıklı yazımda, İran'dan silah ve cephane yüklü vagon Van Kapıköy gümrüğünden hiç aranmadan sözde Suriye'ye gitmek üzere iken tesadüf eseri Bingöl yakınlarında trenin devrilmesi sonucu ortaya çıkan olayı ve olay sonrası sanki hiçbir şey olmamış gibi davranan dönemin Gümrüklerden Sorumlu Bakanı Sayın Tüzmen'in tutumunu kamuoyunun gündemine getirmiştim. Nitekim ne kadar haklı olduğum daha sonra Ankara'da patlamadan polis tarafından yakalanan cephane yüklü minibüs ile farklı bir başka mühimmat yüklü araç bu gerçeği bir kez daha kanıtladı.
Bu yazım üzerine Bakan Tüzmen, yazdıklarımın gerçek dışı olduğunu ve kendisine hakaret içerdiği gerekçesi ile İstanbul C.Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş ve soruşturma sonunda Savcılık kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar verdi.
Bakan Tüzmen, bununla yetinmeyip tekzip için noterden ihtarname gönderdi, yazım gerçeği yansıttığı için düzeltme metnini yayımlamadım. Bakan Tüzmen bu kez Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi'ne tekzip kararı için başvuruda bulundu.. Mahkeme, Bakan Tüzmen'in tekzip kararı talebini yerinde görmeyerek ret etti . Bakan Tüzmen'in vekili bu kez hukuk sistemimizde pek eşi bulunmayan ve etik olmayan bir yöntemle, daha önceki mahkemenin ret kararından hiç bahsetmeden ve aynı mahiyetteki tekzip talebini bu kez Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi'ne yeniliyor. Böylece, mahkemeyi yanıltarak, daha once ret edilen ve kesinleşen bir karar olmasına rağmen, bu mahkemeden tekzip kararını aldırıyor .
Gazetemizin avukatları tarafından Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi'ne daha önceki safahatı belirten itirazlarımız üzerine tekzip kararının iptali, mahkemenin kararında ısrarı halinde itirazın yetkili ve görevli Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne dosyanın gönderilmesini talep ediyor. İtirazımız n edense basınla görevli ve yetkili 2. Asliye Ceza Mahkemesi yerine, ilgisi olmayan Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gidiyor. 26 Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Mahmut Kaya'nın , itirazlarımızı hiç dikkate almadan tek satırla ve gerekçe göstermeden 'tekzip talebinin kabulüne ilişkin kararında isabetsizlik görülmediğinden itirazın reddine' şeklinde verdiği karar, sanırım yargı tarihinde çok tartışılacaktır. Devletin Bakanı, daha önce mahkemece ret edilen ve kesinleşen bir kararı yok sayarak, aynı mahiyetteki bir konuda farklı ve üstelik görevli olmayan bir mahkemeden yayımlanmak üzere bir tekzip kararı aldırabilmesi, işte burası Türkiye dedirten cinsten.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun görevli mahkemeler ve yargılama usulüne ilişkin 27/2 maddesinde "basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu kanunda öngörülen diğer suçlardan dolayı açılan davalardan, Ağır Ceza işlerinden olanlar Ağır Ceza mahkemelerinde, diğerleri Asliye Ceza mahkemelerinde görülür. Bir yerde Ağır Ceza veya Asliye Ceza Mahkemesi'nin birden fazla dairesi bulunması halinde bu davalar 2 numaralı mahkemede görülür ." Açık hükmüne rağmen, Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, itirazımızı incelemek üzere yetkili ve görevli Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi' ne göndermesi gerekirdi.
Ancak dosyamız hukuka aykırı biçimde görevli olmayan Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderiliyor. Bu mahkeme de "hayır ben görevli değilim" demiyor ve karar veriyor. Şimdi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na soruyorum. Bu yapılan uygulama hukuka uygun mu? Değilse ne yapmayı düşünüyorlar?
Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü tartışılmaz. Hepimizin ve herkesten çok yargı mensuplarının hukuk sistemimizin yara almaması için çaba göstermesi gerekir. Hukuk sistemimiz yara alırsa bundan ülke olarak hepimiz zarar görürüz..