kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
RAHŞAN GÜLŞAN

Sevim Abla, Orhan Abi'ye bir nefes aldırsan!

Cumartesi günü okudum bu ropörtajı. İçim karardı, nefesim daraldı, 33 yıllık bir ilişkinin kasveti çöktü üzerime. Tuluhan Tekelioğlu'nun yaptığı Orhan Gencebay-Sevim Emre ropörtajından bahsediyorum. Gerçekten okuduktan sonra çok sarsıldım.

DENİZ TUTUYORMUŞ!
Sevim Emre ve Orhan Gencebay, son 33 yılda birbirlerinden sadece 12 gün ayrı kalmışlar. Aslında itiraf etmek gerekirse, yani henüz ropörtajı okumadan durum hoşuma gitti. "Tamam" dedim, "İşte aradığımız sonsuz ve koşulsuz aşk bu olmalı..." "Heyy be" deyip içimden "Hasret benim, çile benim, ömrüm senin senin olsun" isimli Orhan Abi şarkısını söylemeye başladım. Yani o derece mesut oldum. Ama ropörtajı okudukça sevincim kursağımda kaldı. Kendimi üst üste 33, dubleks hamburger menü yemiş gibi hissettim. Mesela Orhan Abi, tekne almak istemiş yıllarca. Ama Sevim Abla'yı deniz tutuyormuş. Orhan Abi dünyayı, sevdiği kadın ile gezmek istemiş ama Sevim Abla uçaktan korkuyormuş; dünyayı otomobille dolaşmışlar. Orhan Abi'nin çokça hobisi varmış ama Sevim Abla onu yalnız bırakamadığı için bunları da yapmazmış. Yani, Sevim Abla ölümsüz aşkı için istemediği hiçbir şeyi yapmamış. Hatta Orhan Abi'nin arkeoloji zevkini bile anlamaya çalışmamış. "Tarihe merakı vardır, bir taşa iki saat bakar mesela. 'Ne var o taşta' diye sıkılırım, çatlarım" diyor bu konuda. Anlamak çok güç. 33 yıl boyunca tüm sevdiğiniz şeylerden vazgeçip partnerinizi mutlu etmeye çalışmak; 'koşulsuz aşk'mı, yoksa 'koşulsuz teslimiyet' fikrinin getirdiği bir zafer halinin hayatımızın tüm noktalarına homojen olarak yayılmasının verdiği haz halinden vazgeçememek mi? Orhan Abi, vermek üzerine kurmuş ilişkisinin dengesini... Maddimanevi vermiş. "Ne istediyse hayır demedim. Benden son istediği şey, Mercedes cip, 2008 model. Olmaz desem makul karşılar" diyor Orhan Abi. İstediği cipin modeline kadar sayan Emre ise ekliyor; "Hiçbir zaman çok bir şey istemedim, tok gözlüyümdür." Çok katastrofobik bir ilişki bu. Acaba Sevim Abla, biraz huysuz ve Orhan Abi "hır çıkmasın" diye mi çabalayıp duruyor.

YEMEĞİ ELİMDEN YER
Dışarıdan anlamak imkansız. Ama bundan bir tane de kendime istemediğimi biliyorum. Ben 'mırç mırç' ilişki seviyorum. Dip dibe, kıç kıça. İşte sarsıldığım nokta da bu. Son 48 saattir tüm doğrularım sarsıldı. Biz kadınlar ilişkileri, ilk yıl dünyanın en tatlı erkekleri, sonsuza dek mutlu yaşanabilecek ilişkileri böyle mi bunaltıp boğuyoruz? Sözü, Sevim Abla'nın Orhan Abi'den (kelimeyi söylemeye dilim varmıyor) bir sevgiliden çok bir pet gibi bahsettiği cümlelerle bitiriyorum: "Yemek seçmez, başkasının elinden yemez. Evde ikimiz de diyet yaparız, yemeğini benim elimden yer."