kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
ŞİRİN SEVER

Tasavvuf, Mehmed Uzun, Fransız DJ'den Leylim Ley

Dün yayımlanan yazar Elif Şafak röportajında 'tasavvuf' sohbetini sayfaya sığdıramadık bir türlü. Bugün ufak bir ek yapıyorum... Şafak, 20'li yaşlarında kişisel bir arayış ve ihtiyaçla tasavvufa merak sarıyor, büyük bir açlıkla tasavvuf okuyor, okudukça cehaletinin arttığını, hiçbir şey bilmediğini düşünüyor giderek... Entelektüel bilgilenmenin ardından da kalpten bağlanıyor tasavvufa. Peki insanın hayatını nasıl değiştiriyor tasavvuf, günlük yaşamda insana ne katıyor? İşte anlattıkları: "Bir kere her şeye bakışın değişiyor; dünyayı farklı algılıyorsun. Eskiden iyi-kötü dediğin şeyler artık sıfatlarla adlandırılmıyor, anlıyorsun ki iyiyle kötüyü 'bir'lemeyi öğrenmen lazım..." Tasavvuf, yazarlığını da etkiliyor tabii... "Yazarlık nefsin çok yüksek olduğu bir şey; kendinizi çok özel, çok matah, çok önemli biri zannedeceksiniz. Karakterler yaratıyorsunuz, karakterler öldürüyorsunuz, kendinizi tanrı zannediyorsunuz ve bunu zannetmeniz lazım ki, bu işi yapabilesiniz. Dolayısıyla edebiyat benim egomu alıp şişiriyor, tasavvuf da onu alıp yerle bir ediyor. Edebiyatta 'ben yazıyorum' demeye alışmışım, tasavvuf 'sen yazmıyorsun' diyor..." Sürekli 'ben ben' diyenler, 'çok şey biliyorum' cakası satanlar, egosunu şişirip duranlar biraz tasavvuf mu okusa acaba?

* Yaşar Kemal "Bir edebiyatçının cenazesinde bu kalabalık ilk kez oluyor" demiş. Kürt dilinin dünyadaki sesi, Kürtçe romanlarıyla dünyanın dikkatini çeken yazar Mehmed Uzun mide kanserini yenemedi ve önceki gün toprağa verildi. Benim için geç tanıdığım bir aile dostuydu; iki-üç yıl önce, İstanbul'a geldiğinde sohbet etme şansımız olmuştu. 'İstanbul meyhanelerini çok sevdiğini' söylemişti; Zarifi'de yemeğe davet etmiştim. Sonra İstiklal Caddesi'nde sohbet ede ede yürümüş, bir kitapçıya girmiştik; Leonard Cohen'in çok sevdiği 'Essential' albümünü hediye etmişti bana. Uzun'un vasiyetine uyarak cenazede bir konuşma yaptı Yaşar Kemal; "Bu adam büyük bir adamdı" dedi. Gerçekten öyleydi; hep barışı savunan, şiddeti ve savaşı kınayan, edebiyatını bu anlayışla oluşturan bir kimlikti. Şimdi Cohen albümünü tekrar tekrar dinliyorum. İlk işim de bütün kitaplarını arşivlemek olacak.

* Birol Güven mesaj attı pazar sabahı... "Haber yanlış, ben öyle bir şey söylemedim" dedi; dün birinci sayfada çıkan röportajını kastederek... Arkadaşımız Deniz Ayyıldız röportajında Güven'e; aşk skandalı nedeniyle Pınar Altuğ'un 'Çocuklar Duymasın' dizisinden ayrılmasını isteyişini hatırlatıp soruyor: "2004 yılında 'Pınar Altuğ konusunda doğru yapıp yapmadığımı zaman gösterecek' demişsiniz. Aradan 3 yıl geçti, ne düşünüyorsunuz şimdi, pişman mısınız?" Güven de "O gün o şartlarda duygularımla hareket ettim ve onu yaptım. Bugün olsa yapmazdım, o zaman yaptığım işi çok ciddiye almışım" diye cevap veriyor. Haberi birinci sayfaya "Pınar'ı kovmam hataydı" başlığıyla taşıdık. O da mesajında buna sitem etti. Aradım; "Zaman değişir, insanlar değişir, o konjüktürde o doğruydu, şimdi olsa yapmazdım... Bu pişmanlık anlamına gelmiyor" dedi. Konunun meraklılarına duyurulur...

* Dünya sosyetesinin bir numaralı DJ'i Claude Challe, cumartesi akşamı Karaköy Liman'daydı. Hakkında hiç bilgim olmasa da arkadaşlarım sayesinde 'büyük karizmayı' canlı canlı izledim ve dinledim. Sonra araştırdım; adam 'DJ'lerin babası' resmen! 'Best of Claude Challe' adlı albümünün New York tanıtımına katılmak için Bono ve U2 turne programını değiştirmiş, Jack Nicholson Hollywood'daki çok önemli bir daveti reddetmiş. Adam bu kadar popüler! Fransa'nın en önemli barlarından Buddha Bar'da DJ'lik kariyerine başlayan Mr. Challe ne yaptı peki biliyor musunuz? DJ kabininin başına geçti, İbrahim Tatlıses'ten 'Barışmam' diye, daha önce hiç duymadığım bir şarkı çaldı. Ardından da 'Leylim Ley' geldi! Herkes ufak çaplı şoklandı; 'N'oluyoruz' der gibi birbirine baktı, sonra çılgın tezahüratlar eşliğinde eğlenceye devam! Tunus doğumlu olduğu için otantik müziklere, Hint müziğine meraklıymış meğer; İstanbul'da da böyle bir sürpriz yapmış. İbo'yu Fransa'dan gelen bir DJ bile tanıyor anlayacağınız!

* Son bomba Altın Portakal'dan... Malum bu yıl Altın Portakal Film Festivali 44'üncü yılını kutluyor. Festival komitesi son hazırlıklarını yapmakla meşgul. Yetkililerden öğrendim; festivale davet edilmeyen bazı köşe yazarları, TV programcıları, magazinciler festival komitesini sürekli taciz ediyormuş. Arayıp "Nasıl bizi çağırmazsınız? Bizi davet etmezsiniz biz de haberlerinizi başka türlü değerlendiririz" imasında bulununanlar varmış aralarında... Acıklı ve utanılacak bir durum... Elbette haberciysen, gazeteciysen izlemek istersin böyle önemli bir festivali de, tehdit niye? Nerede kaldı senin haberciliğin, objektifliğin? Memlekette kolunu sallasan basın mensubuna çarpıyorsun, herkesi çağırmak zorunda mı bu insanlar? Çok ayıp...