kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Mehmed Uzun, DGM kapısını aşındıran aydınlardan biriydi.

Geleceğinden utanmayan halkların kalemi

Evrim ALTUĞ
Mehmed Uzun'un cenazesi dün Diyarbakır Mardinkapı Mezarlığı'nda toprağa verildi. Uzun, kısa yaşamı ve derin yapıtları boyunca tarih ve insanlığın muhasebesine girişti..
Türkiye'nin Kürtçe dil yasağını eleştirdiği için hakkında soruşturma açılan ve İsveç'e yerleştikten uzun bir süre sonra vatanına dönen yazarı Mehmed Uzun, 10 Ekim Çarşamba akşamı vefat etti, yazarın cenazesi kalabalık eşliğinde, Diyarbakır Mardinkapı Mezarlığı'na uğurlandı. Mide kanseri teşhisi konulmasının ardından, geçen yıl 13 Temmuz'da yaşadığı İsveç'in başkenti Stockholm'den dönüş yaparak Diyarbakır'a yerleşen Uluslararası Pen Yazarlar Birliği ve İsveç Yazarlar Derneği Üyesi, ödüllü yazar 54 yaşındaydı. İsveçli doktorların "Birkaç ay ömrünüz kaldı," sözlerine rağmen "Ölmeye değil, yaşamaya geldim," diyerek Diyarbakır'a gelen Uzun, doktorların ve yakınlarının yoğun ilgisiyle ancak bir yıl daha yaşayabildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SESİ
2001 yılında Türkiye Yayıncılar Birliğinin 'İfade Özgürlüğü Ödülü'nü alan Uzun, evli ve iki erkek çocuk babasıydı. Eşi Zozan, hastalığı boyunca hep yanındaydı. Türkçe, Kürtçe ve İsveççe olarak yazan Uzun, eserleri 12 dile çevrilen bir aydındı. 1981 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Uzun, özellikle Yitik Bir Aşkın Gölgesinde (Siya Evine) adlı yapıtıyla, modern Kürt edebiyatının öncülerinden biri olarak görülüyordu. Uzun'un yapıtları, Kürtçe olarak Avesta, Türkçe olarak ise Gendaş Kültür ve şu anki yayımcısı olan İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Uzun'un kitaplarının yasaklanmasına karşı açılan imza kampanyaları da ses getirmişti. Uzun'a destek olanlar arasında Nadine Gordimer, Elie Wiesel, Günther Grass, Ahmet Altan ve Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk gibi birçok isim de vardı. Son kitabı Ruhun Gökkuşağı'nı Türkçe kaleme alan Uzun'un 'zorunlu göç'ü, yazı işlerinden sorumlu olduğu Rızgari adlı bir dergiye emek verdiği için 1977 yılında başladı. Yazar daha sonra 2000 yılında Diyarbakır'da yaptığı bir konuşma ile 'ayrımcılığı kışkırttığı' iddiasıyla hakkında başlatılan soruşturmanın DGM sanığı oldu. 18 yaşındayken Diyarbakır Cezaevi gerçeğiyle yüzleşen Mehmed Uzun, yaşamının son döneminde, Nazi zulmünden Türkiye'ye sığınan göçmen Alman aydını Erich Auerbach üzerine odakladığı edebi eserle ilgileniyor ve kendisi gibi bir dönem Türkiye'de yaşayan bu aydınla bir bakıma adeta özdeşleşiyordu. Uzun, 23 Temmuz 2006'da Pazar SABAH'tan Figen Yanık'a verdiği güncel mülakatta şunları belirtiyordu: "..Sürgün kimi zaman yararlı, önemli olabilir. O sürgünün acısından siz bütün insanlık için önemli eserler yaratabilirsiniz. Çünkü ben de bir sürgün yazarıyım. Eğer ben sürgüne gitmeseydim, böyle bir yazar olmayacaktım... Auerbach'ın farklı bir dünya ile tanışması, Batı için çok önemli bir eser yarattı. Ben ise, bir Doğulu olarak Batı dünyasının uygarlığı ve edebiyatı ile tanıştıktan sonra doğru yazarlığı yaratabildim."