kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Nesli tükenen bir canlıyım'

Kaya GENÇ
Lale Dai, Halep'teki Mevlevi tekkesinde doğup hâlâ hayatta olan son kişi. Kendisini nesli tükenen bir canlı olarak adlandıran Dai, bütün tekkeler Mevlevilerinki gibi olsa Atatürk'ün tekkeleri kapatmayacağını söylüyor..
Mevlevi tekkesinde doğup hâlâ hayatta olan yegane kişi olan Lale Dai, 1930 yılında Halep'te doğmuş ve tekkeler kapanana dek Halep Mevlevi tekkesindeki hayatı bizzat gözlemlemiş. Bayram dolayısıyla onu evinde ziyaret ettiğimizde bize yarım yüzyıldan uzun süre öncesinde kalmış, unutulmuş bir hayatı, bir Mevlevi tekkesinin gündelik yaşantısını anlattı.

'YABANCIYA DEĞİL TÜRKE'
"Geçen hafta, Hazreti Mevlana'nın 800'üncü yıldönümü dolayısıyla Konya'ya gittim. Her tarafta yabancı gazeteciler vardı. Otelin lobisine gelen yabancılar hep tekke ve Mevlevilik hakkında sorular soruyorlarmış ve onlara benden bahsetmişler, 'ona sorun, o bilir,' demişler. Bunun üzerine yabancılar başıma üşüştü; ben de 'iyi bari,' dedim, 'madem nesli tükenmiş bir canlı haline gelmişim, anlatayım size, ama siz de beni nesli tükenen canlılar gibi koruyun!' Yabancı gazeteciler sorana dek kendi durumumun önemini anlamamıştım. Ama sonra 'yabancıya söyleyeceğime Türk gazeteciye söyleyeyim,' dedim ve onlara pek bir şey anlatmadım."

TEKKE HAYATI
"Tekkeye büyük bir kapıdan girilirdi; selamlık vardı, karşıda semahane vardı, onun yanında hareme doğru mutfak vardı. Çok büyük bir mutfaktı bu, içinde çalışan pek çok kişi bulunurdu. Yeni Mevlevi olanlar bir süre mutfakta çalıştırılırdı. Mutfağın yanından büyük bir merdivenle yukarı çıkılırdı ve orada bir asma kat vardı. Ortasında ters çevrilmiş topaç şeklinde bir çivi olurdu, burada sema çıkartırlardı. Sol ayağın baş ve işaret parmakları arasına bu çivi geçirilip orada dönülürdü. Bu harekete de çark denilirdi. Böylece sol ayak sabit kalır ve bu şekilde eğitim süresince dönülürdü. Aşçı dedemiz Konya'dan gelmişti; çok aksi bir dedeydi, hepimiz ondan çok korkardık. Konya'dan geldiği ve Abdülhalim Çelebi'yi tanıdığı için tekkede ayrı bir prestiji vardı, büyük dayım bile ondan çekinirdi. Oradan hareme girilirdi; bir dış kısmı vardı, oradan içe girilirdi, iki taraflıydı. Bir tarafta annem babam ve ben olurdum, karşıda da anneannem, dayım ve dayımın eşi ve çocukları yaşarlardı. Yemek odası anneannemin tarafındaydı ve çok büyüktü. Hepimiz orada yemeğimizi yerdik."

RAHİBELER YETİŞTİRDİ
"Okul çağına gelince Katolik rahibeler kız kardeşimle beni yetiştirdiler. Şimdiki tesettür gibi kıyafetleri vardı. Bizi çok severlerdi, ben de onları çok severdim. Fransızlar, Ermeniler vardı okulda. Kız-erkek karışıktı, sonra ayrıldık. Türkler sayıca azdı, daha çok Ermeniler vardı. Ermenilerle birbirimizi çok severdik, aramızda hiç ayrım olmazdı. Bazı önemli Hırsitiyan günlerinde dua etmek için yukarı kattaki kiliseye giderdim. Diğer Müslüman Arap çocuklar 'gitmesek keşke' falan derlerdi, ama ben giderdim ve gitmeyi severdim. Bize tekkede hiç bir ayrım göstermediler, onun için biz de dinler arasında ayrım yapmazdık. Kiliseye gitmeye bayılırdım, insan kendini Allah'a daha yakın hissederdi orada. Ablam eve döndüğümüz bir gün şikayet etti beni, "Lale kiliseye gitti," dedi; 'gitsiin,' dediler, 'ne yaptı peki?' diye de sordular. 'Dua etti,' deyince, 'etsiin,' dediler bu defa da."

SURİYE EL KOYDU
"Babam haber alma bölümünde çalışıyordu ve birlikte Beyrut'a gittik bir süre. Burada kamufle olması gerekiyordu. Bir sabun fabrikası açtı. Türkiye rapor istiyor, Atatürk'ün emriyle çalıştığı için, kendini kamufle etmesi gerekiyordu. Ermeni bir yardımcı tuttu, birlikte batırdılar bu fabrikayı. Halep'e geri döndüğümüzde Suriye hükümeti tekkelere el koymuştu. Devlet el koyunca herşeyi aldı, herşeyimiz gitti. Babam 'bu bir vakıftır, dokunulmazlığı vardır,' diyerek çok uğraştı. Bunun üzerine Suriyeliler: 'Türkiye de zaten tekkelere aynı şeyi yapmadı mı? Kendi vatandaşının tekkesini onlar kapattıktan sonra biz niye kapatmayalım?' dedi. Muazzam bir servet vardı, hepsi gitti. Biz de Halep'te başka bir ev kiraladık, senelerce o şekilde yaşadık." Dai, tekke hayatını bütün ayrıntılarıyla hatırlıyor.
Haberin fotoğrafları