Fener kaldığı yerden

Geçen sezonki 4-0'lık final serisinin ardından dünkü maç bunun rövanşı havasındaydı sanki. Baştan yazalım, hakemler bana göre 2 karar dışında iyi maç yönetti. Bu iki karar da, biri Mirsad'a çalınan 5. faul, diğeri de Kerem'in Semih'i belinden çekip düşürmesini süzememeleriydi.
Basketbol ise heyecan vericiydi. İki takımın uzunları kora kor kapıştı. Ancak Efes'te Kerem ve Ermal'in dış şutlardaki yetersizliği David Blatt'ın setlerini sekteye uğrattı. Andre Hutson 3 sayı çizgisinin içinden her yerden bulduğu basketlerle bu sistemin oyuncusu olduğunu gösterdi. Gregory de 3 numaradaki sıkıntıyı giderir ama bu da Cenk Akyol'un kenarda oturması demek. Efes'in sırıtan tek ismi oyun kurucu Wright idi. Lacivertbeyazlılar Nicholas'ı Serkan ve Ender ile birlikte oynatarak bu sorunu çözmeye çalıştı. Ancak dünkü görüntü 1 numaradaki sıkıntının devam ettiğiydi. Serkan'ı da devreye sokmaları lazım. Zira Ömer'in savunmasında ilk yarıyı 0 şutla (5 asist) kapatan Nicholas'a bir yardımcı şart.

WIDMAR HAYAL KIRIKLIĞI
F.Bahçe ise kaldığı yerden devam ediyor. Ama savunmayı hiç zorlamadan, kolaya kaçıp attıkları şutlar girmeyince paniğe kapılmaları onlara yakışmadı. Solomon'un olmadığı bölümlerde delici oyuncu sıkıntısı yine baş gösterdi. James White takıma adapte olunca bu azalır ama Tanjevic'in bu sıkıntıya çözüm bulması şart. Sarı-lacivertlilerin en büyük artısı savunmaları idi. Belki Hutson böyle yüzdeli atmasa bu daha da iyi görülecekti. Krize girmeden önce 25 dakikada Efes'e sadece 42 sayı attırmışlardı. Kalan 15 dakikada ise tam 35 sayı. Yine de 27-7'lik seri ile 69-66 geri düşmelerine rağmen maçı kazanmaları iyi bir takım olmalarının neticesidir. Efes savunmasını denize döken İbrahim ve son 13 sayının 11'ini atan Solomon takımı sırtladı. Mrsic ise son 30 saniyede yaptığı faullerle az daha gecenin adamı oluyordu... Maçın gerçek yıldızları pota altında Efes uzunları ile savaşan Oğuz ile Semih'ti. Özellikle Oğuz son bölümde unutulmasa gidişat değişirdi. Gaspar Widmar belki iyi oyuncu ama bu görüntüsü ile ne Semih'i ne de Oğuz'u kesebilir...