kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Ekim 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Sabrın sınırı

Hatırladınız mı; Öcalan 9 yıl önce dün, 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılmış, Kenya'da noktalanacak müthiş takip başlamıştı.
Türkiye'nin PKK'nın başını 20 yıl boyunca topraklarında barındıran Hafız Esad yönetimini dize getirmesinin tek sırrı vardı: Kararlılık ve caydırıcılık.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırına yakın Reyhanlı ilçesinde 16 Eylül 1998'de ilk uyarıyı yapmıştı: "Suriye gibi komşular iyiniyetimizi yanlış tefsir ediyorlar. Apo denen eşkıyayı destekleyerek Türkiye'yi terör belasına bulaştırdılar. Türkiye iyi ilişkiler konusunda gerekli çabayı gösterdi. Beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır. Artık sabrımız kalmadı ."
Ardından Cumhurbaşkanı Demirel'den 1 Ekim 1998'de Meclis'te yeni yasama yılını açış konuşmasında ikinci uyarı gelmişti: "Suriye, Türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum. "

Oyalama taktikleri
Tam da o günlerde Ankara'yı ziyaret eden Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Türkiye'nin kararlılığını anlayınca hemen Şam'a koşmuş, "Öcalan'ı çıkarıp atmazsan başın derde girecek" demişti.
O güne kadar oyalama taktiği güden, örneğin Dışişleri Bakanı Faruk ElŞara'nın (şimdi Devlet Başkanı Yardımcısı) ağzından "PKK'yı barındırmıyoruz. Hem sonra Kürt sorunu, Türkiye'nin iç konusu. Bu sorun askeri yöntemlerle çözülemez" diyen Esad yönetimi pabucun pahalı olduğunu anlayınca Öcalan'a kapıyı göstermek zorunda kalmıştı.
İşte böylesine anlamlı bir yıldönümünde Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nun "Gerektiğinde sınır ötesi operasyon dahil olmak üzere hukuki, ekonomik ve siyasi her türlü tedbirin alınması" kararını Celal Talabani-Mesud Barzani ikilisi ve onlardan da önemlisi ABD "Son uyarı" olarak algılayacak mı? İçtenlikle umarız.
Çünkü gelinen nokta, Demirel ve Ateş'in 9 yıl önce söylediklerinin aynısı, hatta fazlası: "Sabrımız taşmak üzere."
Çünkü ABD'nin iki yıldır sürdürdüğü oyalama taktiğine daha fazla tahammülümüz yok.

2 koca yıl boşa gitti
Başbakan Erdoğan önümüzdeki ay Washington'da Başkan Buh'la görüşecek. 20 ay önce, 2006 Şubat'ında da görüşmüş ve çıkışta şöyle demişti: "Başkan Bush'u PKK terörüyle mücadelede kararlı gördüm."
Tam bir yıl sonra, geçen Şubat'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt yine Washington'da temaslarının ardından düzenlediği basın toplantısında izlenimlerini şöyle anlatmıştı: "ABD yetkililerinde PKK ile mücadele konusunda daha fazla hassasiyet doğduğunu izlemiş bulunmaktayım. Söylem bağlamında bu meselenin artık ciddi bir boyuta ulaştığı, daha iyi kavrandığı izlenimini edindim."
Sonra PKK'ya karşı koordinatörlük kurumu oluşturulmuştu.
Sonuç? Koordinatörler ortalıkta yok ama PKK hâlâ orada, Kandil'de. Üstelik daha güçlenmiş olarak. Militan sayısı iki yıl öncesine göre daha fazla, silahı daha çok ve daha yeni (Bir şekilde ele geçirdikleri Amerikan silahları sayesinde), mali durumu daha iyi (Avrupa'dan devamlı para akıyor.)
Demirel'in yukarda sözünü ettiğimiz Meclis'teki konuşmasında "İlginç" bir paragraf daha vardı: "Kuzey Irak'taki Kürt grupların Washington'da vardıkları mutabakatta PKK terör örgütünün Kuzey Irak'ta barınmasına izin verilmeyeceğini taahhüt etmeleri memnuniyet vericidir."
9 yıl geçti aradan. Ve Barzani de, Talabani de şimdi "PKK sorunu askeri değil siyasidir" diyorlar. 9 yıl önce Şarık ElTara da öyle konuşuyordu ama...
Iraklı Kürt liderler (Tabii ABD yönetimi de) Terörle Mücadele Yüksek Kurulu kararlarını sabrın sınırına varıldığını gösteren "Son uyarı" olarak değerlendirmeli ve gereğini yapmalılar. İş işten geçmeden.