kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
AYŞE ÖZYILMAZEL

Bastıramazsan bastırırlar gülüm

Kara kedi olmayacaksın, sonra sınıfta kalırsın. Onlara benzeyeceksin. Benzemezsen sen bilirsin. Ya bu deveyi güdeceksin ya da dışlanıp, kınanıp, uzaktan seyredeceksin. Tek ayak üzerinde köşede bekleyeceksin. Halbuki formül basit; uydur bünyeyi, kurtul! Deli misin, divane misin, niye zorlarsın be kadın! Üşenmeyen bir zahmet günlük yaşantısına baksın da görsün. Mahalle baskısı, mahalle baskısı deyip duruyorlar. Önümüz-arkamız, sağımız-solumuz baskı değildir de nedir? Saklanmayan ebedir, sobedir! Sessiz ve derinden gelen baskılar bizi bizden etmiştir. Bir numarada anne baskısı var! Ki bu baskıların en anlı şanlısı, en bitmek tükenmek bilmeyenidir. Gözlerini devirmek suretiyle günde beş öğün fikirlerini kafana kakan annenin yanında mahalle baskısı solda sıfır kalsındır.

SALATA YEME BASKISI
Diyelim, erkek arkadaşla jean- tişört ikilisini üstüne geçirip buluşacaksın. O ne biçim kılık öyle... Hem allık sürmeden de evden çıkılmaz. Çıksan da annenin bakışı bütün gün beynine flaş flaş flaş VTR girer: "Bakımsız, pasaklı Ayşe'nin terk edilişi azzz sonraaa!!!" Kahvaltıda iki dilim kepekli ekmek dışında ekmek yenmez!!! Çünkü annen karşında bir dilimi bıçakla ortadan ikiye kesip iki dilim etmiş ve onunla karnını doyurmayı bilmiştir. Ve bu yeteneğini özellikle de sen ekmeğe reçel sürerken anlatmalara doyamaz. Bu baskı yaz yaz yaz bitmez. Ey baskılardan baskılara koşan okur, buyurun öbür baskılara... Nişantaşı'nda salata tırtıklama baskısı: Nişantaşı semalarında, Nişantaşılı arkadaşlarının yanında sıkıysa koca bir hamburgeri gömmeye, patates kızartmasını ketçaba banmaya kalk. "Yuhhhh!" derler adama. Şöyle bir süzerler tepeden tırnağa. Vücudundaki her bir gram yağı inceler, salatalarını tırtıklamaya devam ederler. Sonuç: Başkaldırı mı, salata mı? Salataaa!

MAGAZİN, MODA, DİZİ
Spor salonunda koşu bandında koşma baskısı: Spora yeni başlayanlar bilirler; eşofmanını giy, haftada üç gün spora gel vaziyeti zaten senin için büyük bir aşamadır. Çıkarsın koşu bandına, başlarsın usul usul yürümeye. Tıknefes kalmak istemezsin. Ama o da ne? Yanındaki kadın haldır haldır koşmaktadır. Bir onun koşu bandının hızına bakarsın, bir kendininkine. Canın sıkılır. Hoca gelir "Hadi bakalım, şunu biraz hızlandıralım" der. Ne hızı yaa, böyle iyiydik ama. Olmaz, spor salonuna geldiysen koşacaksın. Yoksa kaplumbağa adıyla anılırsın. Beyoğlu kızlarına Cadde kızları baskısı: Diyelim saçları mor, tırnakları siyah, Terkos Pasajı'ndan giyinen bir Beyoğlu kızı eskaza Bağdat Caddesi kızlarıyla arkadaş oldu! Altı ayda o kokoş, trendi kızların yanında dura dura onlara benzemezse ben de Ayşe değilim. Hiç yoktan saç rengi değişir. Eh! Tikicanlarla ne yapsın bizim Beyoğlucan kızımız. Mecburen ayak uyduracak, yoksa o arkadaşını unutacak. Serdar Ortaç'la eğlenmeme baskısı: Hadi dürüst olalım, Serdar Ortaç şarkısı duyup da kalçayı sağa sola zıplatmayan kaç kişi var! Ama işin içinde arkadaş baskısı var! Reina ayarında bir kulüpte değilsen, gel de 'Binlerce Dansöz Var'da çalkala. Sanırsın yanındakiler hayatları boyunca salonlarda vals yapmış. Öyle ters bakarlar, dalga geçerler ki. Düdük makarnaları işte... Kısa kısa baskılara devam edersek. Magazin dergisi okuma baskısı, sınıfta kopya verme baskısı, modayı takip etme baskısı, bekar kızlara evlenme baskısı, başarı baskısı, Binbir Gece baskısı... Gerisini siz tamamlayın artık... Yani bastıramazsak bizi fena bastırırlar güzelim.