kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Eylül 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Korkutucu mucize

İnsan üzülüyor, geriliyor, "Bu devirde artık..." filan diyor ama;
Azıcık düşününce, boşuna da değil.
Birbirimize karşı yoğun kuşku ve güvensizliğin "çok haklı" temelleri mevcut.
Çünkü, "öteki"ni yok etme, basma, bastırma, ezme, silme, sindirme dürtüsü (yakın) tarihte dolanmakla kalmamış, içimize de nüfuz etmiş.
Bunu kendi zihninde, kalbinde aşan, tasfiye eden var elbette.
Bir şekilde kontrol eden, bastıran da.
Ama hafıza ve hatıra ile reflekslerde bu kodlar var.
Var, çünkü belli başlı siyasi, ideolojik ve kimliklere dair akımların; daha hakim olanlar ile çevredekilerin, çevreden merkeze gelenler ile marjinallerin hemen hiçbirinde sıkı "özeleştiri" olmamış.
Başkasının geçmişiyle bugünüyle hesaplaşmayı sürdürenlerin şeceresinde, kendi geçmişiyle sıkı hesaplaşma, derin özeleştiri hemen hiç yok.
Ne devlet adına, ne parti, örgüt, inanç, ideoloji, akım, hareket adına.
Mesela; "27 Mayıs"ı zihinlerde ve devlet protokolünde tasfiye eden, "12 Eylül".
Ama bir darbe, darbe zihniyetini tasfiye etmiyor ki. Sadece, onun "emir komuta dışılığı"nı ve 12 Mart'ın kazıyıp da bıraktığı anayasa kalıntılarını, bir de bayramlaşmasını tasfiye ediyor.
Yoksa, darbenin darbeye özeleştirisi mümkün mü ki.
(Kimilerinin orduyu, 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta hep aynı, değişmez "Atatürkçü çizgi" sanması da ayrı mesele!)
Silahlı Kuvvetler adına sağlam bir özeleştiri olmuş mu hiç?
Sonra; 27 Mayıs'a kızıp 12 Mart ve 12 Eylül'ü destekledikten sonra, haklı olarak artık "her askeri darbe"ye karşı çıkan özellikle liberal ve merkez sağ, muhafazakar akım ve siyasetlerin bir "Demokrat Parti" eleştirisi (özeleştirisi) var mı?
Sadece darbe ve idam anları, kutsallaştırmaya yarıyor.
Ama ("öteki"ni silme şahikası) 6, 7 Eylül'ün, Vatan Cephesi'nin, basına baskının, Kore'ye asker koşturmaların, bir sürü icraatın demokrasiyle, demokratlıkla ilgisi ya da ilgisizliği dert değil.
"Sosyalist sol"un "teröre, tedhişe saplanma" ve "halktan kopma" ile ilgili özeleştirisi, ancak çoktan çark edenlerin "eski arkadaşlarına küfredip kendi özel geçmişini tasfiye ve yeni arazilere uyma" çabasından ibaret.
Hakiki özeleştiriden ziyade, olsa olsa günah çıkartma kimileri için.
"Dönmeyenler"den kimin neyi hakikaten reddettiği, neyi doğru gördüğü belirsiz.
Genellikle, zamanla değişen duruşlar, tarzlar, laflar.
Öylesine.
Canı çok acıtılmış, çok kırılmış, çekmiş ama eleştiri gücü kadar bir özeleştirisi olmamış.
"Sorumlu lider"in parti ve gençleri "sokakta değil, siyasette tutma"sı değişimse, mesela MHP'nin geçmişiyle hesaplaşması nedir?
Özeleştirisi ne?
Cinayet, suikast, katliam, Gladio maşalıkları, eğitim kampları; bunlarla nasıl bir hesaplaşma damga vurmuş?
Ne tür bir vicdan muhasebesi, iç sızısı ve acısıyla değişilmiş?
Bugün (helal olsun!) demokratlığı kimseye bırakmayan "muhafazakar" kesimin, AKP kadrolarının, sadece "Erbakan'dan kopuş"u gerekçelendirmek üzere beyan ettikleri pişmanlıklar, hakiki özeleştiriyi kapsıyor mu?
"Vurun kahpeye" geleneğinden de kopuş olmuşsa, ne tür bir siyasi, ahlaki, insani, felsefi, dini muhasebeden sonra?
Kanlı Pazar, Maraş, Çorum, Sivas nasıl bir yaman eleştiriye tutulmuş da aşılmış?
O katledici tarihi unutmayanların çoğunun hafıza ve vicdan kapsama alanına ise Başbağlar katliamı girememiş mesela.
"Teröre lanet" okuyan milyonların "peki Kürtlerin derdi, acısı ne?" diye bir sorusu, merakı, baskı ve infazlara dair sızısı olmamış;
"Kürt sorunu" bağlamında "insanlık, hak, hukuk, demokratikleşme"den bahsedenlerin çoğunda ise, öldürülen gencecik askerler, katledilen köylüler, ölüme sürüklenen çocuklar için, "insanlık, hak, hukuk, demokrasi" namına zerre yara açılmamış.
Geçmişini asla tartışmayanların, açık iç muhasebe olmadan, geçmişin nice günahını hala açık veya için için kutsayarak kendilerini aşmaları bir "Türkiye mucizesi" olmalı.
Ama mucizevi çoğunluk birbirinden korkuyor. Çünkü çoğumuz utanç, muhasebe ve özeleştiri kültürüne yabancı.
Sık sık yanıldığı, yanılttığı halde hep haklı olan medya dünyamızdan da belli.