kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Eylül 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MAHMUT ÖVÜR

AK Parti özgürlükçü mü değil mi?

CHP gerçek anlamda bir sosyal demokrat parti olsaydı liberal veya sol aydınlar ne yapacaktı?
CHP' ye mi yoksa AK Parti'ye mi destek vereceklerdi?
Ya da daha "özgürlükçü bir merkez sağ parti" olsaydı durum ne olurdu?
Bu soruların cevabı, bugün yapılan sivil anayasa tartışmaları açısından hayati derecede önemli.
Çünkü "yeni toplumsal merkez" de yer aldığını söyleyen AK Parti özgürlükçü bir anayasa için yola çıksaydı tartışmalar kısa sürede gelip "türban meselesi" nde kilitlenmezdi.
Toplumun özgürleşmesi ve zenginleşmesini engelleyen başka önemli noktalar öne çıkardı.
Seçimlerden hemen sonra merkez sağın önemli isimlerinden Nesrin Nas'la konuştuğumuzda bu noktaya dikkat çekerek ve şöyle diyordu:
"En kötü yalnızlık iktidar yalnızlığıdır. Şu anda AKP yalnızdır. Özgürlükler alanının genişletilmesi için, yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Bu parlamentoda yüzde 47 oy almış olsanız da sivil bir anayasayı kiminle tartışacaksınız? Kim size yol arkadaşlığı yapacak? Tartışma gelip 301'de kilitlenecek."
Gördüğünüz gibi kilitlenme düşünceyi kısıtlayan 301'inci madde üzerinde bekleniyordu. Ama öyle olmadı.
Ne oldu?
Bildiğimiz klasik "türban meselesi" yine ön plana çıktı ve tartışma bir anlamda kilitlendi.
Neden?
Nedeni açık. Bütün merkez sağ partilerin geçtiği süreçten şimdi AK Parti geçiyor. AK Parti bir anlamda "statüko" yla uzlaşmaya çalışıyor.
Nesrin Nas, bu gerçeği şu tespitle dile getiriyor:
"Aksi halde 301 gibi TCK'da yer alan maddeleri gündeme getirirdi. AK Parti 301'e hiç dokunmuyor. 'Gerekirse değişir' diyor. 'Gerekirse' ne demek? Gerçekten demokrasi inancıyla yola çıkmış olsaydı, 301 gibi bir garabeti çoktan kaldırmış olurdu."
Böyle olmadığı için de Türkiye'deki anayasa taslağı tartışmaları "özgürlük alanlarını genişletme" yerine, rejim ve inançlar üzerinden yürütülüyor.
Ayrıca bugün tartıştığımız anayasa taslağının "özgürlükçü" olmadığı konusunda da ciddi kuşkular var.
Merkez sağın genç siyasetçilerinden Süleyman Soylu şöyle diyor:
"Bu taslak geleneksel haklara biraz ehemmiyet veren bir anayasa taslağı.
Modern dünyadaki bireyin ve toplumun temel hakları ile ilgili çok öncelik tanıyan bir yapısı yok. Siyasetçiler ve hukukçular yeni anayasada bunları tartışması gerekirken, daha daraltılmasını tartışıyor. Bu tartışmanın yönü de, zemini de, gittiği yer de maalesef yanlış."
İşte bu noktada "sosyal demokrat" bir CHP ihtiyacı veya "özgürlükçü" bir merkez sağ ihtiyacı her zamankinden daha çok gerekli.
Nesrin Nas bu ihtiyacın gerekliliğini daha önce şöyle dile getirmişti:
"Türkiye'de bizim bildiğimiz klasik merkez sağa açıkçası ihtiyaç yok. Ama AK Parti'nin bulunduğu noktadan daha ileride, daha özgürlükçü reformist bir partiye ihtiyaç var. Ancak, bu durumda sivil bir anayasa ve özgürlükleri genişletmek mümkün olur."
Şimdi baştaki soruyu neden sorduğumuz daha iyi anlaşılmıyor mu?
Mevcut partiler aslında "laiklik" ve "türban" üzerinden statükonun devamına olanak veriyor. Gerçekten devletin alanını daraltan, halkın önünü açan bir siyasi parti olsaydı ne AK Parti bu kadar dayatmacı olurdu, ne de toplumun belli kesimleri bu önerileri önyargıyla tartışırdı.
Ve Prof. Dr. Şerif Mardin'in dediği gibi "Mahalli ile Milli" çelişkisi de bu kadar derin yaşanmazdı.