kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Daniel Day Lewis ve eşi Rebecca Miller'ın katılacağı gecede If filmi gösterilecek.

Galaların sultanı İstanbul'da

BURCU ALDİNÇ
28-29 Eylül tarihlerinde İstanbul'da Grand Classics rüzgârı esecek. İki ayda bir dünyada galalar düzenleyerek, klasik filmleri ihtişamlı ortamlarda izleyicilere sunan serinin mimarı Katrina Pavlos ile Grand Classics'i ve neden İstanbul'u tercih ettiklerini konuştuk..
İLİŞKİLİ HABERLER
Galaların sultanı İstanbul'da
Geceyarısı Kovboyu, Yurttaş Kane, Üç Kadın... Klasikleşen sinema filmlerinden sadece birkaçı... Yıllar önce beyazperdede yer edinmiş, şimdi ise birçok sinamaseverin evinde koleksiyon niteliği taşıyan filmler... Ama sinemanın da tıpkı bir fast food mantığıyla tüketildiği günümüzde, zaman zaman böyle önemli yapıtların olduğunu unutuyoruz. İşte Indyssesy Entertainment adlı yapım şirketinin sahibi Katrina Pavlos, bu filmleri yad etmek, gündemde kalmasını sağlamak ve telif haklarını korumak amacıyla 2002 yılında Grand Classics serisini başlattı. Grand Classics kapsamında Londra, Miami, New York ve Aspen'de özel galalar düzenleniyor ve Meryl Streep, Dustin Hoffman, Catherine Deneuve gibi seçkin isimlerin seçtiği filmler galada gösteriliyor ve her galaya ünlü bir sinema yıldızı katılarak, film hakkındaki görüşlerini anlatıyor. Vakko ve Inyssey Entertainment işbirliği ile ilk kez 28-29 Eylül günlerinde İstanbul'da düzenlenecek gecenin konukları ise ünlü oyuncu Daniel Day-Lewis ve eşi Rebecca Miller. Grand Classics serisinin nasıl başladığını ve İstanbul'u, serinin mimarı Katrina Pavlos anlattı.

- Grand Classics projesini başlatmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
- Amerika'daki 11 Eylül olaylarından sonra, insanları filmlerin ilham veren dünyasında bir yolculuğa çıkarmanın ve onları özel bir etkinlikle bir araya getirmenin iyi bir moral olacağını düşündük. Projeye 2002 Nisan'ında başladık.

- 'Grand Classics' adını tercih etmenizin sebebi nedir?
- Lüks mekânlarda, dev sinema perdeleri kuruyor ve birbirinden etkileyici klasik filmleri izliyoruz. Bunu tanımlayan daha iyi bir isim olamazdı diye düşündük.

- İlk gösterim nasıldı, geceye kim ev sahipliği yaptı, ne gibi tepkiler aldınız?
- İlk gösterimi, gerçek bir sinema klasiği olan Citizen Kane (Yurttaş Kane) ile yaptık. Gecenin ev sahibi, yaşadığımız çağın en yetenekli aktörlerinden biri olarak kabul edilen Liev Schreiber olmuştu. Aslında ilk organizasyon için epey bir endişeliydik çünkü herkesin Citizen Kane'i hayatlarının herhangi bir evresinde bir veya birkaç kez görmüş olduğu gerçeği bizim için ciddi bir dezavantajdı. İnsanlar kapıdan içeri girmeye başladığında, cidden çok şaşırdık. Özellikle de çıkışta yanımıza gelip, sanki bizler filmin yönetmeni Orson Welles'mişiz gibi bize teşekkür etmeleri gerçekten inanılmazdı. O anda doğru bir şey yakalamış olduğumuzu fark ettik.

- New York ve Londra dışında başka şehirlere de uğruyor musunuz?
- Evet, farklı şehirlerde de geceler düzenliyoruz. Los Angeles'ta Ben Stiller ve Christine Taylor ile ilk Grand Classics organizasyonunu gerçekleştirdik. Aspen'de Kurt Russell ve Goldie Hawn ile birlikte, Miami'de de Zac Posen ile... Şimdi ise, Vakko'nun girişimleri ile İstanbul'u Grand Classics haritasına ekliyoruz. Bu gerçekten çok heyecan verici.

KARAKTER YA DA GÖRSELLİK
- Bugüne kadar yaptığınız organizasyonlar arasında en unutamadığınız gece hangisiydi?
- Bu hem ilginç, hem de zor bir soru. Bir keresinde Julianne Moore ev sahibimiz olmuştu ve bizlere Robert Altman'ın 3 Women adlı filmini seyrettirmişti. Robert Altman'ın geceye katılarak hepimize sürpriz yapması, inanılmazdı. Yine bir keresinde yönetmen Nora Ephron gösterim için Funny Face adlı moda filmini seçmişti ve geceye hem filmin yönetmeni Stanley Donen, hem de filmdeki fotoğrafçı karakterine ilham olan ünlü fotoğraf sanatçısı Richard Avedon katılmıştı. Ancak şunu söylemeliyim; her bir Grand Classics gecesinin kendine has, özel bir tadı var. Bu biraz da, seçilen ev sahibi ve onun seçtiği film ile ilgili. Bazen daha entelektüel, bazen daha eğlenceli, bazen de daha duygusal... Ama hepsi çok ilham verici.

- Bildiğimiz kadarıyla Grand Classics'in iki farklı türü var. Biri sinema dünyasından isimlerle gerçekleştirdiğiniz organizasyonlar, diğeri moda dünyasından. İkisini karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar ortaya çıkıyor?
- Grand Classics'e her zaman moda dünyasından büyük ilgi vardı. Moda tasarımcıları ve editörleri, sık sık düzenlediğimiz gecelere katılıyor ve filmlerin aslında yaptıkları işi ne kadar çok etkilediğini anlatıyorlardı. Biz de 2004 yılında 'Grand Classics: Films with Style' diye bir seri başlatmaya karar verdik. Marc Jacobs ve seçtiği film The Bitter Tears of Petra von Kant bize estetik odaklı filmler ve bu tür filmlerin bir tasarımcının kreasyonlarına nasıl yansıdığı ile ilgili iyi bir ipucu verdi. 'Films with Style' organizasyonlarında film hakkında yapılan konuşmalar karakter ya da oyunculuktan çok, filmin görselliği ve renkler gibi konular üzerinde dolaşıyor. İzleyiciler de, filme o gözle bakmaya başlıyor. Aradaki bir diğer önemli fark da, 'Films with Style' gecelerine katılanların her zaman daha şık giyiniyor olmaları.