kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Eylül 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Ne güzel!.. Herkes özgürlükçü

Tarihimiz, eğitimlerimiz, öğrenimlerimiz, inandıklarımız, bildiklerimiz, bildiğimizi sandıklarımız, deneyimlerimiz, aklımız, vicdanımız, muhakeme kabiliyetimiz şu ayrımı hakkıyla yapabilmeye elvermedi:
1. Özgürlüklerinin kısılmasından yakınmak, korkmak ve özgürlüklerine sahip çıkmak başka bir şeydir; özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı olmak, özgürlüklere sahip çıkmak başka şey.
2.
Haklarının verilmemesinden, çiğnenmesinden yakınmak ve haklarını istemek başka bir şeydir; hakların gözetilmemesine, verilmemesine, çiğnenmesine karşı çıkmak ve hakları istemek başka bir şey.
Bu yüzden; herkesin bir ötekinden "kuşku" duyması, güvenmemesi, bir güç elde edip engellenmediğinde kendi özgürlükleri ve hakları aleyhine yol alacağından korkması doğrudur!
Birbirimizden şüphelenmekte, korkmakta haklıyız!
Çünkü, kaç yaşındaysak, yeterince tecrübemiz, içtihadımız, referansımız, hatıramız mevcut.
Çünkü, anında bir sürü örnek saymak mümkün.
Çünkü, ötekiler öyledir; biz de böyleyiz.
Basit bir hatırlatma:
1. Değiştirilmek istenen Anayasa, toplumun geniş kesimlerini baskı altına almak üzere, faşizan bir askeri darbenin eseriydi. Ve toplumun geniş kesimi, ama korkudan ama gönüllü, o baskıcı darbe anayasasına oy verdi. "Laiklerin çoğunluğu" "dindarların, dincilerin çoğu" bunda birleşebildi.
2. Anayasa'yı yapan askeri darbenin döşenmesinde, Maraş ve Çorum gibi, "din, inanç, mezhep, milliyetçilik" ekseninde, Gladio usulü kışkırtmalarla zaten ötekini yok etmeye teşne bir kitleyi azdıran iki ciddi katliam vardı.

Yani, memlekette ve hafızamızda; baskı, şiddet, yok etme açısından her tür deneyim bulunur.
Darbeden de korkulur; kitlesel kıyımdan da, bireysel görünen din, milliyet, ideoloji veya kışkırtma odaklı cinayet ile suikastlardan da; farklı tarz ve tavrından dolayı şiddete, taşlanmaya, lince maruz kalınmasından da.
Çünkü:

1. Türban konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını referans alan YÖK Başkanı, AİHM kararlarının misal, ordudaki oda hapislerinde uygulanmamasında hiç ses çıkarmış mıdır? "Türban siyasi simge" diye tavır alırlarken, onca akademisyenin, öğrencinin başka siyasi simgelerin gadrine uğramasına, YÖK'ün ne tür bir özgürlükçü tavrı olmuştur?
2. Tartışmaları algılayış tarzı "Herkes işine baksın" şeklinde olan Başbakan ile bir sivil toplum örgütü eleştiri getirdiğinde "Onlara ne" diyen bakanların özgürlük ve demokrasi samimiyeti 10 üstünden kaçtır?
3. Türbanlı Cumhurbaşkanı eşini protesto için protokolden ayrılabilen, "protesto ile demokratik tepki koyan" komutanlar, kendi altlarından gelebilecek herhangi bir "protesto, insani ve demokratik tepki" de ne yapar?
4. Üniversitede türban bağlamında özgürlükten, eğitim hakkından bahsedenlerin, hakikaten akademik, bilimsel, insani özgürlüklere, öğrencinin farklı düşünme, davranma, konuşma, eleştiri hakkına, hakiki fırsat eşitliğine kökten saygısı var mıdır?
5. Üniversiteyi lise gibi gören, ne akademik özgürlüğü, ne eğitim hakkı, ne binlerce gencin çöpe atılmasını önemsemeyenler, bir gün kendi giyim, hayat tarzları baskı görebilir, dışlanabilir endişesiyle "başka kızlar" ın dışlanmasına, üniversiteye girememesine, baskı görmesine buldukları özgürlükçü kılıflarla rahat uyumakta mıdır?
6. "Yürütme oligarşiye yöneldi kaygısı doğar " diyerek bize (haklı olarak) "oligarşi" nin kötülüğünü duyuran Başsavcı, darbe anayasasındaki oligarşik ruhtan, ekonomiden devlet anlayışına, üniversitede hakim zihniyetten askeri vesayetlere, Cumhuriyet'in her köşesine yayılmış zümre egemenlikleri ve imtiyazlara, "oligarşik koku" dan hiç rahatsız olmuş, bunu beyan etmiş midir?
7. Tartışmaya, ister laiklik cephesinden ister iktidar cephesinden, "demokrasi, özgürlük, hak, baskı, dayatma, dışlama" gibi kavramlarla katılan gazeteci, yazar, düşünürlerin kaçı; medyada, devlet veya vakıf üniversitesinde, iş dünyasında, askeriyede alttakini, farklı olanı ezen "haksızlık ve baskılar" a hakikaten isyan etmiştir?