kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Eylül 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Tepebaşı'nda bir yemek cenneti: MİKLA

Uzun zamandır lokantalar üzerine yazamadım. İşte bir çaba... Önceki hafta Fox TV'nin Tepebaşı Nu Pera'daki gecesine, sıcak bir havada ve küçücük bir asansörün önünde kuyruk yapmış onca davetli yüzünden gitmekten vazgeçince, kendimizi The Marmara Pera Oteli'nin tepesindeki Mikla Restoran'a attık. Kaç zamandır duyuyor ve gitmek istiyordum, kısmet o akşammış. Ve bakınız neler oldu? Nispeten az, ama seçme yemekler içeren bir mönüden ben 'zeytinyağlı kuzu but&domatesli papardelle', eşimse 'zeytinyağlı Trakya kuzu incik' seçti. Sanırım genelde et yemeklerinde kullanılmayan zeytinyağının etkisini görmek bizi çekmişti. Ama bana gelen, içinde kıymadan büyük olmayan minicik etlerin bulunduğu bir makarna yemeğiydi. Ben koca bir but beklerken! Gerçi nazik garsonumuz etlerin 'parça halinde' olduğunu söylemişti, ama kıyma halinde dememişti! Neyse, hemen özür dilendi ve o sırada masamıza bir melek geldi: Halkla ilişkiler sorumlusu Sabiha Apaydın. Ve benim öfkemi neşeye dönüştürmeyi başardı. Önce onun alanındaki uzmanlığına bir teşekkür. Sonrası tam bir şölendi. Onun tavsiyesiyle denediğim 'hafif tütsülenmiş kuzu filetosu' bir lezzet zirvesiydi. Onu beklerken tattığımız, kızarmış ekmeğe sürülerek yenen 'karides skagen' (bayırturplu karides&somon yumurtası), gerçek bir cennet taamıydı. En son, elimizdeki şarap kadehleriyle çıktığımız teras-bardan gözüken İstanbul manzarası ise eşsiz. Genç şef Mehmet Gürs'ün elinin değdiği anlaşılan bu mekân, elbette ucuz değil. Ama İstanbul'daki birçok gözde yerin tersine, ödenen paranın tam karşılığını verdiğini içtenlikle söyleyebilirim.