kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Eylül 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN

Öncelikli gündem anayasa değil, ekonomi olmalıydı

Günlerdir yazılı ve görsel medyada en önemli haber, Akademisyenlerin AK Parti ile taslak haline getirdikleri anayasa değişikliğidir . Anayasa değişikliğinde türban olacak mı, olmayacak mı? Resmi dil Türkçede değişiklik olacak mı, olmayacak mı, cumhurbaşkanını halk mı seçmeli yoksa parlamento mu, milletvekili genel seçimleri 4 yılda mı yoksa 5 yılda mı yapılmalı, Milletvekili dokunulmazlığı kalkmalı mı? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda Adalet Bakanı ve Müsteşarı olmalı mı, olmamalı mı, YÖK kalmalı mı, yoksa değişmeli mi... Ve buna benzer başka öneriler gazetelerin manşetlerinde ve yazarların köşelerinde yer alıyor. Öte yandan hangi TV kanalındaki haberleri seyrederseniz tartışılan anayasa değişikliği yine öncelikli haber olarak yer alıyor. AB'ye girme sürecinde olan ülkemizde elbette bunların konuşulması, hatta aşılmış olması lazım . Ancak ülke gündeminin bir numaralı konusu olmasını açıkçası gereksiz görüyorum. Bence halkın bu değişikliklerden önce çözülmesi gereken sorunları ülke gündeminin öncelikli konuları olmalı, anayasa değişikliği de yavaş yavaş ve daha sonra gündemdeki yerini almalıdır.
İşte
size anayasa değişikliğinden önce ülke gündeminde yer alması gereken iki konu. Önceliklerimizden biri dış ilişkiler, diğeri tüm dünyayı yakıp kavurmaya hazırlanan global ekonomik kriz ve ülke ekonomimize olası etkileriyle alınması gereken önlemler olmalı.

Ekonomi
önceliği
Türkiye'nin anayasa değişikliğinden önce gündeminde olması gereken en önemli konu ekonomidir . Cari açık çığ gibi büyüyor. Sıcak para miktarı 28 milyar dolara ulaşmış. Büyümeye ilişkin ilk yarı sonuçlarına göre ekonomide büyüme hızında dikkat çeken bir yavaşlama var . Gayri safi yurt içi hasıla büyüme hızı son bir yılda 3 puan azalmış ve yüzde 5'e gerilemiş. Hem tüketimde, hem yatırımlarda yavaşlama var. Kamunun 345 milyar dolar ve dış borç stoku var . Büyüme hızı tüketimde yüzde 11'den yüzde 2'ye, yatırımlarda ise yüzde 26'dan yüzde 7'ye gerilemiş. Özel sektör can çekişiyor . Yatırımlardaki artış hızı kamuda yüzde 16'dan yüzde 7'ye, özelde ise yüzde 29'dan, yüzde 7'ye yavaşlamıştır. İşsizlik had safhada. Resmi rakamlara göre 2.5 milyon kişi işsiz. Ekonomik faaliyetleri etkileyen bir başka gelişme de para ikamesinin yeniden artan eğilimde olması. Sermaye hareketleri yavaşlamış, yurtdışından kullanılan kaynağın maliyeti artmış, bu da üretimi ve dolayısıyla ihracatı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

Dış İlişkiler
Ekonomi önceliğinin yanında anayasa değişikliğinden önce ele alınması gereken bir diğer konu kuşkusuz dış münasebetlerdir . Komşumuz Irak'ta yaşananlar ortada. Her an ülkemize sıçraması muhtemel olaylara karşı alınması gereken tedbirler ve B planımız yok. ABD'nin Ortadoğu politikası aleyhimize dönmüş durumda. İsrail ve Filistin ilişkileri, çözüm bekleyen Kıbrıs sorunu, ABD'nin muhtemel İran'a saldırı hazırlığı ve arkasından Suriye'ye karşı takındığı tavır. Ermenistan meselesi ile birçok müttefikimiz olan ülkede sözde Ermeni soykırımı iddialarını içeren yasalar meclislerinden bir bir geçiyor. AB ile ilişkiler ve AB'nin verdiği ev ödevlerinde son durum nedir?
Tüm bu sorunlar çözüm beklerken, bu öncelikler bir yana bırakılmış, bir tiyatroyu anımsatan anayasa değişikliğini gündemin öncelikli maddesi haline getiriyoruz. Anayasa elbette değişmeli. Özgürlüklerin yer aldığı daha çağdaş bir anayasa değişikliği elbette gündemimizde olmalı, ancak birinci öncelikli değil. AK Parti iktidarının daha 4.5 yıllık hükümet etme süresi var. Anayasa değişikliği yavaş yavaş, topluımun tüm kesimlerini kucaklayacak bir anayasa, sivil inisiyatifin iradesi ile elbete gerçekleştirilebilir. Ancak, zamanı bu gün değil. Çünkü bugün iş ve aş isteyen insanlarımızın önceliği var. Bugün etrafımızda cereyan eden enteresan gelişmelere kulak vermemiz ve A, B, hatta C planlarımızı hazırlamamız gerekir. İşte bu nedenle ülke gündemimizin birinci önceliği anayasa değişikliği değil, ekonomi ve dış ilişkilerdir diye düşünüyorum.