kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Eylül 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Devrimsiz burjuvazi

Aslında basit.
Muhakeme ve idrak için "Büyük işadamı veya kadını" olmaya da gerek yok. Çünkü, parayla değil, biraz akıl, mantık, azıcık da yürekle kavranır. Bedavadır.
Sermaye, yatırım gerekmez.
Teşvik, tahsis, vergi muafiyeti hiç lazım değil.
İktidarları eleştiren;
Geçmişte ilanla hükümet devirmeye girişen;
Parti liderlerinin icazet aradığı;
Ekonomik politika eleştiren;
Bazen demokrasi, bazen cumhuriyet namına eleştiri yapan;
Laiklik üstüne kaygıları olan;
AB, ABD, Irak işgaline dair tavırları bulunan;
Ekonomi zaten tabii de, hukuk raporları, anayasa önerileri hazırlatan;
Vergi, bankacılık, sigortacılık, emeklilik, sermaye piyasası, dış politika, yabancı sermaye, kamu yönetimi, kamu alımları, etik altyapı, finansman, çevre, KOBİ, tarım, gıda, enerji, rekabet, fikri halklar, perakende, tüketici hakları, şirketler hukuku, yatırım ortamı, istihdam, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, kadın, bilgi teknolojileri, telekomünikasyon, girişimcilik, meslek örgütleri gibi komisyon ve çalışma grupları kuran;
Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği TÜSİAD neden medya üstüne tek kelime etmez?
Onca çalışma grubu kuran TÜSİAD; "Dördüncü Kuvvet" denen; "Geleneksel bilgi ve haber alma hakkı"nın, bu çağın "Bilgi Toplumu"nun, her zaman "demokrasi"nin, "çoğulculuk"un, "çok seslilik"in, "eleştiri hakkı"nın, "kamusal denetim"in temel kanalı sayılan medya üstüne neden bir tek eleştiri, öneri, tepki, talep dile getirmez, bir çalışma grubu dahi kuramaz?

Oysa TÜSİAD'da "medyayı iyi bilenler" var.
Gazeteci kimliğiyle "patron örgütü" ne üye olanlar, bundan gocunmayanlar, TÜSİAD'ın da üyeliklerini hiç dert etmedikleri bir yana;
Başkanı Yalçındağ da medyadan; başkan yardımcısı Şahenk de medyada.
Ama TÜSİAD'ın "medyada rekabet, medyada demokrasi, medyada çoğulculuk, medyada insan hakları, medyada hukuk, medyada tekelleşme, medyada ahlakı, medyada dürüstlük, medyada doğruluk, medyada güven, medyada çalışanlar, medyada özgürlük" üstüne söyleyebildiği hiçbir şey yok.
"TÜSİAD Üyelerinin Uyduğu İş Ahlakı İlkeleri" arasında, hadi onca vaat bir yana, şu dahi var: "Üyeler, çalışanlarının siyasi partilerle olan ilişkilerini ticari çıkarları doğrultusunda yönlendirmez ve bu ilişkilerden bireysel ve kurumsal çıkar elde etmeye çalışmazlar."
Ya öyle!
Medyadan yöneticileri, gazeteci üyeleri olan; Hepimizle birlikte, "medya siyaset" ilişkilerinin kirli havasını soluyan, çamurlu zeminini paylaşan TÜSİAD'ın o ahlaki iddiasında dahi sesi çıkmıyor.

Bugün 12 Eylül.
Şimdi "demokrat" olan "büyük işadamları ve kadınları"; özellikle önceki kuşakları, "askeri darbe" teşvikçiliği ve destekçiliği, "askeri darbe sayesinde", başta işçiler olmak üzere, çalışanların haklarının yontulması gibi bir gelenekten geliyorlar.
Bunun ciddi özeleştirisini dahi yapmadan, çok gecikmeli ve "raporlu" demokrat oldular; olsun, olsunlar. Ama "demokratlık" öyle, "ona değmiş, buna değmemiş" diyerek, ayıklamacılıkla, çifte standartla, iki yüzle yapılacak bir "business" değil.
Yapılır da uzun vadede karlı ve memlekete faydalı olmaz!
O yüzden, "demokrasi" istiyorsanız, "medyada da demokrasi" isteyeceksiniz.
"Rekabet, çoğulculuk" istiyorsanız, medyada da isteyeceksiniz.
Tekelleşmeye karşıysanız, medyada da karşı çıkacaksınız.
"İnsan hakları" diyorsanız, medya çalışanlarını da gözeteceksiniz.
"301 kalksın, ifade özgürlüğü olsun" diyebiliyorsanız, aferin size, "medya içinde de habere, eleştiriye özgürlük" diye bağıracaksınız.
Başkanınız bunu söyleyecek. Söyleyemiyorsa o gidecek, başkasını bulacaksınız.
Yapamıyorsanız; belki "büyük işadamı, kadını" olursunuz ama, asla "burjuva" dahi olamazsınız!
Öyle tablo biriktirerek "burjuva devrimi"
olmuyor! Olsa, pul koleksiyonuyla da olurdu.