kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Eylül 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
YAVUZ DONAT

Deniz Baykal anlatıyor: Torunum Mehmet, Tayyip bey ve ben...

Önceki gün "Deniz Baykal'ın ağlayan torununun, Recep Tayyip Erdoğan'ın kucağında nasıl susuverdiğini" yazdık.
"Olay" oldu.
"Hikâyeyi" bize Ali Şen anlatmıştı.
Dün de "Deniz Baykal'dan dinledik."
İşte Deniz beyin anlatımıyla "36 kısım, tekmili birden" torun, dede ve Tayyip bey "olayı."
Mevsim yazdı, Antalya'daydım. Eşim Olcay ise Ankara'da. Kızımdan (Prof. Aslı Erkılıç) olan torunum Mehmet'le Ankara'ya uçacaktık.
Mehmet'i Esenboğa'da Olcay'a bırakacaktım. Ben de hemen İstanbul'a geçecektim. Mitingim vardı.
Son anda teknik bir sorun oldu, THY'nin Ankara uçuşu iptal edildi. Mecburen doğrudan İstanbul'a uçtum.
Ben İstanbul'da kalacak, Mehmet'i de hosteslere emanet edecektim. Ankara'ya götürsünler diye. Mehmet daha bebekti. İstanbul'a uçarken havada altını kirletti. Hostesler altını değiştirdi.
İstanbul'a indik.
Ben mitinge gidecektim. Ama Mehmet bir türlü hosteslerin kucağında durmuyor. Sürekli ağlıyor. Dedik ki, Ankara'ya gidecek yolcular arasında tanıdık biri var mı?
Yolcu listesini getirdiler, Ali Şen'in adını görünce rahatladım.
Mehmet'i, Ali Şen'e emanet ettim ama içimde bir korku. Ya bizim torun yolda altına bir şey yaparsa...
Zira altını değiştirecek malzeme de yok. Eldeki malzeme Antalya-İstanbul yolculuğunda kullanıldı, bitti.
Korkum, Ali Şen'in üstü başı kirlenir mi korkusu.
Mehmet yolda yine başlamış ağlamaya. Bir türlü susturamamışlar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da uçaktaymış. Bakmış ki Mehmet'i ne Ali Şen susturabiliyor, ne de hostesler.
Demiş ki, benim kucağıma verin. Aman ne güzel çocuk diyerek kucağına almış.
Ve Mehmet o anda susmuş.
Hani bir fıkra var.
Adam lokantaya gitmiş.
Kahvaltı etmeye. Ama tabaktaki zeytini bir türlü alamamış. Adam çatalı batırmak istiyormuş, zeytin ise kayıyormuş. Yandaki müşteri dayanamamış. Çatal bıçağı almış, çatalı zeytine batırmış, adama vermiş.
Adam da demiş ki "eğer ben zeytini yormasaydım sen zor yakalardın."
Şaka bir yana Recep Tayyip beyin kucağında Mehmet susmuş. Hatta mışıl mışıl uyumuş. Ankara'da, uçağın merdivenlerinin başında da Tayyip bey, Mehmet'i bizim hanıma vermiş. Maşallah çok güzel bir torununuz var, çok da uslu, beni hiç üzmedi demiş.
Ben iki türlü sevindim.
Birincisi, Mehmet sağ salim Ankara'ya gitti, Olcay'a teslim edildi. İkincisi ise Tayyip beyin durumu.
Tayyip beyin üstünde o gün beyaz bir takım elbise varmış. Mehmet'in ise altı sarılı değil.
Mehmet altını kirletecek olsa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın üstü başı düşünün ne hale gelecek.
Olay doğru. Eşim Olcay da Tayyip beye teşekkür etmiş. Daha sonra ben de Tayyip beyle konuştum. Hoş bir anıydı.
Deniz bey hikâyeye noktayı koyunca sorduk:
- Tayyip bey ne yaptı da çocuk sustu?.. Kulağına ne söyledi acaba?.. Dua mı okudu?
- Karıştırma şimdi onları... Bilmiyorum... Ama Tayyip bey kucağına alınca Mehmet susmuş.