kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Eylül 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Gemilerde ölüm var!

Herhalde, orası bile "İstanbul'a uzak", medyanın cin gibi "objektif" gözleri ile "tarafsız, bağımsız, halktan yana, etik" gönlünden "ırak" olmalı.
Oysa şöyle demeçler süslemişti medyayı:
"Tuzla Tersaneler Bölgesi, özellikle AB gemi inşa sipariş piyasasında bir markadır. Hem vaktinde, hem kaliteli gemiler inşa ediyoruz."
Bu "marka ve kalitede" den, 12 günde, "vaktinden" önce ölmüş 5 işçi cesedi çıktı.
İstanbul'un "göbeği" değilse de, burnunun ucu ilçesinde, "geçim için umut" diye el verdikleri gemiler, iki haftada 5 işçiye "tabut" oldu.

Şöyle de diyebiliriz:
"AB piyasasında marka" Tuzla tersaneleri, 22 Temmuz'da biri MHP'li (Dursun Ali Torlak), biri Başbakan'ın dostu AKP'li (Hasan Kemal Yardımcı) olmak üzere iki tersane patronu milletvekili, 21 Ağustos'tan bu yana ise 5 tersane işçisi ölü çıkardı.
Bir de şöyle diyebiliriz:
50 işletme, 100 taşeron şirketi temsilen iki patron milletvekili; çoğu sigortasız, güvencesi ve güvenliğinden mahrum, aşırı yüküne mahkûm 20 binden fazla işçiyi temsilen ise 5 ölü çıktı.
Kayıtlarda Tuzla'dan çıkmış 150 ölü ile bir de kaydı bile olmayan cesetlerin bulunduğu söyleniyor, onlarca yaralı zaten hiç yaralanmamış sayılıyor ve...
Buna buralarda "AB'de marka" deniyor!
Çünkü "piyasa" da, bir şeyin iyi satması, ne pahasına olursa olsun iş ve kâr yapması, köleler ile cesetler üstünde de olsa, gurur kaynağı.
Elbette, gemi inşa önemlidir, piyasada Tuzla'nın edindiği yer mühimdir; memlekete kazandırılan döviz, Anadolu'dan kopup gelen işsize istihdam, buralı mühendise iş, gelişen teknoloji, rekabet avantajı, sermaye ve servet birikimine katkısı ciddidir.
Ama bu pisi pisine ölümler ne!
"Piyasa, rekabet ve kâr";
Taşeronluk, sigortasızlık, kötü malzeme kullanımı, işçiyi köle gibi çalıştırma, bir kişiden birkaç post, aşırı iş hızı ve yükü, ucuz ama niteliksiz emeği uzmanlık isteyen işlere koşma, iş güvenliğini umursamama, sendikasızlaştırma ve 12 günde 5 ceset üstünde keyif çatacak, denize inen gemilere mutlu mesut şampanya patlatarak ya da gülsuyu dökerek sadece gururlanacaksa;
Genellikle devlet arazisinde, vergiden muaf gemi sanayicileri, "Bizim kârımız tamamen işçilikten, işçilik maliyeti artarsa avantajlarımız kalkar" demekle yetinecekse; Gemi işlerini bilen yakınları, gemi yapımcısı dostları, hemşerileri bulunan Başbakan, Gemi İnşa Mühendisi Ulaştırma Bakanı bir şey demeyecekse;
Vicdan bunun neresinde!
Tuzla'da "halkın ve hakların" yanında gazetecilik çabası içinde, "Büyük medya" nın bakmadığı için görmediği "böyle küçük olaylar" ı duyurarak, küçücük "Çağdaş Tuzla Gazetesi" nde büyük gazetecilik yapan Halil Özen; 28, 30, 40 yaşlarında genellikle "elektrik çarpması sonucu" ölen işçileri, Cabbar, Günay, Bayram, Kenan, Bekir' i sıralamış; "Duyan var mı?" diye soruyor.
Sonra onlara Nazım' ın "Japon Balıkçısı" nı adamış.
"Ezginin Günlüğü" nün şarkı da yaptığı mısralar şöyle mırıldanır:
"Tuzla, güneşle yıkanan
Bu vefalı, bu çalışkan
Elimize değen ölür...
Badem gözlüm, beni unut
Birden değil ağır ağır
Bu gemi bir kara tabut
Lumbarından giren ölür...
Bu gemi bir kara tabut
Bu deniz bir ölü deniz
İnsanlar ey, nerdesiniz?"

Tersane patronluğundan Meclis'e giden MHP'li Torlak, adaylığı sırasında şöyle bir demeç vermiş:
"Hükümetin yanlış uygulamaları sonucu bir çok insanımız büyük sıkıntılarla hayata tutunma çabası içinde. İşsizlik çığ gibi artmakta. Her alanda bir çöküntü hâkim."
"Her alandaki çöküntü" lerden biri yüzünden de, tersanelerdeki ölümler "çığ gibi artmakta" muhtemelen.
Çünkü bazen, her parlaklığın arkasında bir kirlilik, bir pas; her yükselişin ardında bir çöküntü; her yükselenin altında bir çöken olabilir!
Bunlar aslında haber, manşet dahi olabilir! Olamaz mı?