kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Eylül 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

DTP'yi ne yapalım?

Daha ilk günden gerilim başladı. Medya ve siyasiler hızla frene basmazsa, Türkiye bir anda kendini DEP'li milletvekillerinin yaka paça Meclis'ten cezaevine sürüklendiği 1994 ortamında bulabilir. Ondan sonra hep birlikte
"şimdi ayıkla pirincin taşını" deriz.
Neden söz ettiğim aşikar sanırım. Meclis'te temsil hakkı kazanan Demokratik Toplum Partisi ile ilgili hızla yükselen gerilimden söz ediyorum.
Kuşkusuz bu polemikler, çoğunlukla DTP tarafından başlatılıyor. DTP amatör bir parti. Sırrı Sakık ve Ahmet Türk dışında parlamenter adap ve disiplini bilen yok. Daha geçen hafta, doğru dürüst araştırmadan "kimyasal silah" iddiasını ortaya attılar. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, popülizmi seven bir isim. Hiç çekinmeden "Başbakan Diyarbakır'a savaş ilan ediyorsa hodri meydan diyorum" gibisinden tehlikeli ifadeler kullanabiliyor.
Ancak DTP bu Meclis çatısı altına girdiyse, onlara "olgunlaşma" sürecinde biraz zaman vermek gerekiyor. Aslında bu partiyle ilgili sıkıntılar çok. Parti kendini PKK olgusundan soyutlayamıyor. Listelerin belirlenmesinde başka bir irade söz konusu. Parti içinde "İmralı" ve "Kandil" tarafından temsil edilen silahlı Kürt milliyetçiliğine karşı çıkanlar, tamamen sessiz kalıyor. DTP'lilerin demeçleri, tarihin çöp sepetini çoktan boylamış bir solculukla hafif sansürlenmiş bir Kürtçülük arasında gidip geliyor. Çankaya seçimlerinde üçüncü turunda Abdullah Gül'e "Evet" oyu vermeye karar veren parti, her nasıl bir irade devreye girdiyse son anda yine boş oy kullandı. DTP, henüz kendi rüştünü ispat edebilen "bağımsız" bir parti değil.
Ancak Meclis'teki varlığı, demokrasinin bir gerçeği ve ne kadar zor olursa olsun siyasilerin dayak ve azarla değil sabır ve toleransla yaklaşmaları gereken bir durum. DTP'lilerin demeçleri saçma, Meclis konuşmaları rahatsız edici. Acemiler ve henüz siyasette bağımsız değiller.
Ancak merkez partiler DTP'den kat kat olgun, fersah fersah sabırlı olmak zorunda. Başbakan Erdoğan'ın dünkü sert çıkışı sonrasında, bir sürü AK Parti'li DTP'liler kürsüye çıktığında "Sen önce PKK'yı kına" diye bağırmaya başlayacaktır.
Şehit cenazelerinin geldiği ülkede DTP'ye karşı sabrınızın taşması kolay, suçlayıcı olmak anlaşılabilir. Ancak Türkiye'nin demokrasi ve Kürt sorunu açısından geleceğini düşünüp sabırlı davranmak gerekiyor.
Yoksa kısa zamanda DTP'lilerin Meclis'in dışına itildiği, soruşturmaların havada uçuştuğu, medyanın bir anda linç atmosferine girdiği tehlikeli bir etnik kavganın içinde bulabiliriz kendimizi.
Demokrasi, sevmediğimiz insanları tolere etme sanatıdır. DTP'yi sevmeyebilirsiniz; ancak hem Güneydoğu'da temsil hakkı, hem de demokratik teamüller açısından katlanmak zorundayız.
Bu gerilimli gidişatı durdurmada iki kişi önemli roller üstlenebilir: Meclis Başkanı Köksal Toptan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.