kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Eylül 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Türkiye harcama kısmadı gelir artırdı

Yeni Haber
Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya'da (A-OA) birbirine benzer ekonomilere sahip olan ülkelerin son yıllardaki performanslarını değerlendirmeye aldı.

İnceleme grubunda yer alan Türkiye'nin, "istekli bir şekilde gerçekleştirdiği mali konsolidasyonun temel harcamalarda kesinti yapmaktan çok 'gelir artırıcı önlemlere' dayandığı ifade edildi.

Raporda, "Enerjide gizli maliyetleri düşürmesine karşın sanayi elektrik fiyatları ortalama OECD ülkelerinden yüksek bulunuyor. Bu rekabete ve yüksek hızla büyümeye karşı potansiyel bir engel oluşturuyor, Türkiye eğitime ayırdığı kaynak oranında uluslar arası eğitim sıralamasında üst sıralarda yer alamıyor, su fiyatları işletme bakım maliyetlerini karşılıyor ancak sektörün verimi henüz büyük iç ve dış sermayeyi çekecek denli yüksek değildir" gibi saptamalarda bulunuldu.

Dünya Bankası "Mali Politika ve Ekonomik BüyümeDoğu Avrupa ve Orta Asya'dan Dersler" başlıklı 356 sayfalık bir rapor yayınladı. Rapor Arnavutluk, Ermenistan, Hırvatistan, Gürcistan, Kırgızistan, Polonya, Romanya, Slovak Cumhuriyeti, Türkiye ve Ukrayna gibi Avrupa ve Orta Asya (A-OA) ülkelerinin çeşitli sosyal ve ekonomik sektörlerinde geçen yıllarda meydana gelen değişiklikleri kapsadı. Raporun birçok yerinde Türkiye'ye ilişkin değerlendirmeler yapıldı.

TÜRKİYE HARCAMAYI KISMADI, GELİRİ ARTIRDI

Raporda, A-OA ülkelerinde enflasyonda düşüşü hedefleyen istikrar önlemleri sürecinin her zaman yumuşak geçmediği, mali açığın sadece 90'ların sonunda Türkiye dahil bazı alt bölgelerde sürdürülebilir hale geldiği belirtildi, "Türkiye'nin öyküsü diğerlerinden farklıdır, bu ülke uzun bir süreden bu yana piyasa ekonomisine sahiptir ve A-OA bölgesindeki diğer ülkeler gibi sosyalizmden dönüşüm yaşamamıştır" denildi.

Mali konsolidasyonun belirgin biçimde Bağımsız Devletler Topluluğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümünde ve Türkiye'de gerçekleştirildiği kaydedilen rapora şöyle devam edildi:

"Türkiye'de 2001 krizinden sonra, 2002'den bu yana GSYİH'nın yüzde 6'sından fazla kamu faiz dışı fazlası oranıyla birlikte kararlı bir mali konsolidasyona gidilmişti. Yine de toplam bütçe açığı, kamunun ödediği faiz dolayısıyla büyük kalmıştır."

Türkiye'nin istekli bir şekilde gerçekleştirdiği mali konsolidasyonun temel harcamalarda kesinti yapmaktan çok "gelir artırıcı önlemlere" dayandığı ifade edilirken, son dönemde kamu harcamalarında önceliklerin yeniden belirlenmesi konusunda adımlar atıldığı kaydedildi.

Mali dengesizlik sonucu olarak kamu borcu/GSYİH oranlarının birçok A-OA ülkesinde 1994-2001 arasında arttığı belirtilen raporda, o dönemden bugüne mali dengelerdeki iyileşmenin kamu borç rasyolarını daha sürdürülebilir düzeylere getirdiği hatırlatıldı, "A-OA ülkelerinin dördü hariç tümünde 2005'te brüt kamu borcu GSYİH'nın yüzde 50'sinin altındaydı. Avrupa'daki orta gelirli ülkeler arasında kamu borç rasyosu en yüksek ülke Türkiye idiBosna Hersek, Türkiye ve Ukrayna gibi ülkelerde resmi GSYİH rakamları geniş anlamıyla değerlendirilir, çünkü bu ülkeler kayıt dışı sektörü tamamen kayda almamışlardır" denildi.

BÜYÜMEK İÇİN VERGİLER DÜŞÜRÜLEBİLİR

Rapora göre, Avrupa ve Orta Asya (A-OA)'daki alt bölgelerin çoğunda toplam gelirlerin yüzde 90 ve 80'i arasındaki bölümleri vergiden oluşuyor. Bu AB-15 ortalamasına yaklaşıyor. Düşük gelirli Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde vergi dışı gelirler ve bağışlar gelirlerin yüzde 35'ini ve Türkiye'de yaklaşık yüzde 25'ini karşılıyor.

Raporda kişilerin vergi ödeme ve devletin vergi toplama yeteneğine bağlı olan vergi kapasitesi ve bu kapasitenin kullanım derecesini gösteren "vergi gayretinin" (tax efforts) A-OA ülkelerinde Latin Amerika ve Doğu Asya'dan güçlü olduğu belirtildi. Vergi gayretinin yüksek olduğu ülkeler arasında Beyaz Rusya, Bosna Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Moldova, Türkiye ve Özbekistan'ın, düşük olduğu ülkeler arasında ise Ermenistan, Gürcistan ve Tacikistan'ın bulunduğu belirtildi.

1995 yılında bölgede yüksek "vergi gayreti" bulunan ülkelerin genellikle bir iniş trendine girdikleri, Türkiye ve Moldova'nın bunun dışında kaldığı ifade edildi. Türkiye'de vergi gayretinin yükselmekte olduğu belirtilen raporda, bunda mali konsolidasyonu desteklemek için dolaylı vergilerde gerçekleşen artışın etken olduğu anlatıldı.

Türkiye dahil, incelenen bazı ülkelerde güçlü vergi yönetiminin yanı sıra hala büyük vergilendirilmemiş sektörler ve yüksek vergi oranları görüldüğü belirtilirken şöyle denildi:

"Bu ülkeler büyüme oranlarını geliştirmek için vergilerini düşürme ihtiyacı duyabilirler. Avrupa ve Orta Asya ülkeleri son krizden önceki olumlu küresel mali ortamdan en fazla yarar sağlayan ülkeler arasında yer aldılar. Bu ortam 2005'te ülkelerin faiz ödemelerinde GSYİH'larının yüzde 0.8-1.4 oranında tasarruf etmelerini sağladı."

EKONOMİNİN ŞÖHRETİ

Raporda, incelenen Avrupa-Orta Asya ülkelerinde mali dengesizliklerin yüksek büyümeyle karıştığı belirtilirken, "Büyük mali dengesizliklerin krizleri ve büyümede keskin düşüşleri tetiklemesiyle kötü şöhreti bulunan Türkiye ise bunun dışında kaldı" denildi.

TÜRKİYE'DE KAMU YATIRIMLARI İKTİSADİ DEVİRLERİ İZLİYOR

Dünya Bankası raporunda, "Türkiye'nin, zayıf portföy yönetimi ve gerçekçi orta vadeli perspektif eksikliğinden dolayı kamu yatırımlarının yaşanan iktisadi dönemlere göre belirlendiği örnek bir ülke" olduğu ifade edildi. 2000-2004 arasındaki mali ayarlamalarda esas hamlenin altyapı yatırımlarından doğduğu kaydedilen raporda şu değerlendirme yapıldı:

"Toplam kamu yatırımı (yerel yönetimler ve kamunun sahip olduğu girişimler dahil) 2000'de GSMH'nin yüzde 6.8'i iken 2004'te GSMH'nin yüzde 4.2'sine düşmüştür. Yerel yönetimler hariç altyapı yatırımlarına ayrılan yıllık pay 2000'de GSMH'nin yüzde 3'ü iken, 2004'te GSMH'nin 2'sine düşmüştür. Mali düzenlemelerdeki ilerlemeyle birlikte, 2005'teki kamu yatırımları, GSMH'nın yüzde 1'ine yakın artış sağladı. Türkiye ve diğer A-OA ülkelerinde, yıllık yatırım tahsisatlarındaki çalkantılı görünüm, toplam maliyetleri, projelerin ortalama tamamlanma sürelerini artırmış, yürürlüğe girmesini olumsuz yönde etkilemiştir."

ELEKTRİK FİYATLARI REKABETE BÜYÜMEYE ENGEL

Raporda şu saptamalar yer aldı:

"-Kısmen Türkiye hariç, A-OA ülkelerinde, geçiş sürecinin başlangıcında, tüm altyapı kuruluşlarının sahibi ve işleteni, ticari kaygısı ve maliyeti karşılama dürtüsü düşük, kamu sektörü idi.

-Enerji maliyetleri son yıllarda bütün A-OA ülkelerinde tarife ayarlamaları ve kayıp-kaçaklarla mücadelenin iyi yönetilmesiyle düşüş gösterdi. Buna ülkelerin üretimlerindeki artış da katkıda bulundu. 2003'e gelince Ermenistan, Hırvatistan ve Türkiye'de kullanıcı fiyatları orta vadede maliyeti karşılayan bir noktaya yaklaştı, sadece işletme ve bakım maliyetlerini karşılamakla kalmadı, yatırım gereksinimlerine de katkıda bulundu.

-Ermenistan, Türkiye, Polonya ve Hırvatistan'da toplam gizli maliyetler 2003'ten bu yana düşürüldü. Kayda da geçmeyen kayıplar Türkiye, Kızgızistan, Gürcistan, Ermenistan ve Arnavutluk'ta gizli maliyetlerin en büyük payını oluşturuyor. Ancak her bir ülke bu konuda önemli iyileştirmelerde bulundu

-Gizli maliyetlerin azaltılması fiyatlara etki ederek hizmette kaliteyi artırıyor. Bununla birlikte maliyet rekabetçi bir düzeyde olmazsa yüksek fiyatlar rekabeti azaltabiliyor ve büyümeyi engelliyor. Örneğin Türkiye'nin enerjide gizli maliyetleri düşürmesine karşın sanayi elektrik fiyatları ortalama OECD ülkelerinden yüksek bulunuyor. Bu rekabete ve yüksek hızla büyümeye karşı potansiyel bir engel oluşturuyor.

"SU"DA YERLİ YABANCI SERMAYENİN GELECEĞİ ORTAM YOK

Raporda Avrupa ve Orta Asya bölgesinde benzer özellikler gösteren ülkelerin su sektörleri incelenirken suda temel kurumsal sorunun, özellikle atık suyun işlenmesindeki yüksek AB standartlarını karşılamak olduğu belirtildi. Bunun önemli altyapı gerektirdiği kaydedilirken şu değerlendirme yapıldı:

"Romanya ve AB adayı Hırvatistan ve Türkiye'de su fiyatları işletme bakım maliyetlerini karşılamaktadır ancak sektörün verimi henüz büyük iç ve dış sermayeyi çekecek denli yüksek değildir. Sanayi ve ev kullanımına yönelik ortalama tarifeler 2004 itibarıyla incelenen ülkeler arasında en yüksek Hırvatistan'da, sonra Türkiye'de görülüyor. Metropol bölgelerde suyun metrekübünün ortalama 70 sent olduğu Türkiye'de nüfusu 100 binden az kentlerde fiyat daha düşüktür ve maliyetini tamamen karşılayamamaktadır."

TÜRKİYE'Yİ EĞİTİMDE KÖTÜ ÖRNEK GÖSTERDİLER

Ülkelerde eğitimli insan sayısının hızlı büyümeyle birlikte düşünüldüğü belirtilen raporda,

"Eğitime daha fazla kamu harcaması, daima eğitimde daha iyi verim anlamına gelmemektedir. Kişi başına gelirle eğitimde verim arasında olumlu korelasyon olsa bile, Kore Cumhuriyeti, Polonya ve Romanya gibi ülkeler, kişi başına gelir düzeylerine oranla daha iyi bir eğitim çıktısı sağlamışlardır. Yani kişi başına gelirleri, eğitim düzeylerine göre daha düşüktür. Yüksek büyüme hızı karşılaştırmalarında, ortalamanın üzerinde okula devam ve GSYİH içinde eğitime yönelik kamu harcamalarının durumu ele alınır. Birçok durumda eğitimde kamu harcamaları oldukça başarılı sonuçlar alınmasına yol açmaktadır. Eğitimde dikkati çeker ölçüde kötü sonuçlar elde eden Türkiye bu model içinde dikkate değer bir istisnadır" denildi.

Büyümenin ilk ve orta öğretime kaydolan kişi sayısının fazlalığına bağlı olduğu görüşlerine değinilen raporda, "Genel olarak A-OA ülkeleri evrensel ilköğretim oranlarına yakın bir noktadadırlar. Sadece Hırvatistan, Türkiye ve Ukrayna'da net ilköğretim kayıt oranları yüzde 90'ın altındadır. Orta öğretim oranları bunun biraz altında ancak yine yüksektir, lise sonrası öğrenime kayıt ise daha büyük bir çeşitlilik sergilemektedir" denildi.
Büyüme ve eğitimli vatandaş ilişkisini daha ayrıntılı açıklamak için 25 yaş ve üzeri insanların eğitim yılları ve kişi başına düşen GSYİH karşılaştırılırken, vatandaşlarının eğitim aldıkları yıl sayısı itibarıyla, Romanya'nın beklenenden daha düşük bir kişi başına GSYİH, Türkiye'nin beklenenden daha yüksek bir kişi başına GSYİH'ye sahip olduğu örneği verildi.

Rapora göre işgücünün kalitesiyle ekonomik büyüme arasında güçlü bir ilişki bulunuyor, işgücü kalitesiyle ülkelerin okullaşmaya ayırdıkları kaynaklar arasında bir bağ bulunması ise gerekmiyor. Raporda ekonomist Crouch ve Fasih'in araştırması üzerine hazırlanan bir dağılım grafiği de yer aldı. Türkiye GSYİH'dan eğitime harcadığı kaynağa göre ulaştığı eğitim düzeyi açısından Şili ve Uganda'yla birlikte, diğer "Avrupa-Orta Asya" ve benzer ülkelerle kendisini ayıran eksenin altında bulunuyor. Yani Türkiye eğitime ayırdığı kaynak oranında uluslar arası eğitim sıralamasında üst sıralarda yer alamıyor.

EMEKLİLİK GRAFİĞİNİ DİKKATE ALMAYIN

Raporda "yaşlı" ülkelerin emeklilik sistemi için daha fazla para ayırma eğiliminde olduğu, Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkeler ise emeklilik sistemine Ermenistan ve Gürcistan gibi yaşlı nüfusa sahip ülkelerden daha fazla para harcadığı belirtildi. Türkiye'de anormal bir düşük emeklilik yaşı bulunduğu belirtilirken bunun aktif katılım sağlayan çalışma çağındaki bireylerin azalmasını getirdiği bildirildi.

Türkiye'de uzun vadede emeklilik sistemindeki açığın devam etmesinin beklendiği, temel sorunun 1991'de asgari emeklilik yaşının terk edilmesi olduğu, insanların 35 gibi genç bir yaşta emekli olabilmelerinin getirildiği, son olarak emeklilik yaşını 65'e yükselten yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa'ya aykırı ilan edildiği anlatıldı. Raporda, Türkiye'nin emeklilik sistemiyle ilgili bir grafik yer aldı, grafik konusunda, "Konunun nasıl çözüleceği belirsiz olduğu için ilgili grafikte yeni veriler bulunmamaktadır" hatırlatması yapıldı.

TÜRKİYE'NİN YERALDIĞI DİĞER DEĞERLENDİRMELER

Dünya Bankası raporunda Türkiye'yle ilgili yapılan değerlendirmelerin bir bölümü de şöyle:

İstihdam vergileri: A-OA ülkelerinde istihdam vergileri yüksektir, ortalamada toplam işgücü maliyetinin yüzde 40'ını kapsamaktadır. Eğer bir işçi 100 dolar karşılığı net ücret alıyorsa işverene maliyeti 167 dolar olmaktadır. Ülke grupları arasında ise vergi takozu (bir çalışan başına devlete ödenen vergi ile sosyal güvenlik kesintisinin toplamı) oranları düşük gelirli Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerindeki yüzde 33'ten, AB-11 ve Türkiye'deki yüzde 43'e kadar çeşitlilik gösteriyor. A-OA ülkeleri için literatür kısıtlı olmasıyla birlikte Türkiye üzerine Dünya Bankası tarafından yapılan bir araştırma (Betcherman ve Pages 2007) istihdam vergisi kesintilerinin kayıtlı istihdam üzerine büyük bir etkisi olmayacağı sonucuna ulaşmıştır.

Sağlık: Türkiye ve Hırvatistan gibi bazı A-OA ülkeleri makroekonomik açıdan sağlığa kendi gelir düzeylerine göre biraz daha fazla harcama yapıyorlar.

Demiryolları: Demiryolu trafik yoğunluğunun az ancak yolcu trafiğinin yüksek olduğu Türkiye, Hırvatistan ve Romanya gibi ülkelerde demiryolları mali güçlüklerle karşı karşıyadır. Göstergeler Arnavutluk, Hırvatistan ve Türkiye'de aşırı mali sıkıntıya işaret etmektedir. Demiryollarının büyüklüğüne, altyapısına yönelik reform önlemleri ve işgücünün artırılması trafik yoğunluğunun azaltılması, işletme maliyetlerinin artışı ve demiryollarının mali sağlığa kavuşmasına ayak uydurmamaktadır.

Türkiye ve Hırvatistan demiryollarının yeniden yapılandırılmasına ve çağdaşlaştırılmasına başlamıştır. Demiryollarına kamu desteği, incelenen ülkeler arasında en yüksek, kilometre başına 200 bin dolarla Hırvatistan'da ve 172 bin dolarla Türkiye'dedir. Bu ülkelerdeki sübvansiyon, reformlar için yüksek bir borç alma ve ödeme servisinin gerekliliğini yansıtmaktadır. Polonya ve Slovak Cumhuriyeti'nde 1000 kişiye 8 ve 7 kilometre demiryolu düşerken Gürcistan ve Türkiye'de ise 1000 kişiye 2 km demiryolu düşmektedir.