kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Halat Restoran'da yemek yerken manzarayla birlikte modern heykel grubunu da seyredebiliyorsunuz.

Gözümüz doydu, karnımız şikâyetçi

DENİZ ERBİL
25.08.2007
Rahmi Koç Müzesi'nin içindeki Halat Restaurant'ta yemekler henüz kaliteyi tutturamamış, ama servisi ve manzarası için bile olsa görülmeye değer... Bir yanda Haliç, diğer yanda Galata Köprüsü, karşı kıyıda tarihi yarımada... Yazın öğle ve akşam yemekleri için güzel bir mekân..
Biz İstanbullular, Haliç'i çok hor gördük, ihmal ettik. Gerçi yurt dışından bir misafirimiz geldiğinde gururla, "İşte burası Boğaziçi, bunlar Adalar, bu da Avrupalıların 'Altın Boynuz' diye adlandırdığı ünlü Haliç'imiz," diye anlatırız ama Boğaz'da yemek yedirir, Adalar'da onları faytona bindirirken, Haliç'i genellikle es geçeriz. Kuşkusuz bunda, yıllar yılı Haliç'e yaklaştığımızda kokudan midemizin kalkmasının, metan gazlarının yüzeyde kabarcıklar yarattığı suyun lağım görüntüsünü almasının payı büyük. Ama önce kıyıların kamulaştırılıp temizlenmesi, ardından da Haliç'e akan derelerin ıslah edilmesiyle Altın Boynuz'un sularının masmavi görünüme ulaştığını, metan gazı kabarcıklarının yerini zaman zaman sudan sıçrayan balıkların aldığını çoğumuz fark bile etmedik. Geçtiğimiz hafta sonu Hasköy'deki Rahmi Koç Müzesi içinde, Haliç'in tam kıyısındaki Halat Restaurant'ta bunları düşünüyordum. Burada bir yanda Haliç Köprüsü, öte yanda emekliye ayrılıp orta kısmı çıkarılmış acıklı durumdaki tarihi Galata Köprüsü ve karşı kıyıda tarihi yarımadanın olağanüstü silueti eşliğinde yemek yedik. Restorana gelmek için müze bileti almak gerekmiyor. Kapıdan içeri buyur ediyorlar. Ancak yemek yedikten sonra müzeye doğru geçecek olursanız, sizden bilet soruyorlar. Restoranın kışlık kısmı, kaliteli bir yat kulübü görünümünde düzenlenmiş.

MÖNÜ BULMACA GİBİ
Duvarlarda gemicilikle ilgili resimler, tavanda küçük yarış teknelerinin yelkenlerinden oluşan bir dekor var. Ancak tabii ki bu havalarda kimse içeride yemek yemiyor. Dolayısıyla dışarıya buyur ediliyorsunuz. Güneş ne kadar yakıcı olursa olsun, geniş şemsiyelerin gölgesinde oturuyorsunuz. Hele hafif de poyraz esiyorsa, değme keyfine... Oturduğunuz yerden müzede sergilenen gemilerden miadını doldurmuş römorkları, üç savaş görmüş Uluç Ali Reis denizaltısını ve terasın denizle birleştiği kısma sıralanmış modern heykel grubunu seyrederek, mönüden yemeklerinizi seçiyorsunuz. Mönüde ilk dikkati çeken, Türkçe'yi iyi bilmeyen biri tarafından yazılmış oluşu... "Dereotuyla tatlandırılmış formada küp somon yanında yeşil salatası ve limonlu krem sosuyla," tanımında 'formada' sözcüğünün ne anlama geldiğini İngilizce karşılığından da öğrenemiyorsunuz. Ancak örneğin "Karides soslu, sep mantar ve domatesli risotto üzerinde jumbo karides ile..." tanımındaki 'sep mantarının' İngilizcesinden 'porçini' ya da bizde bilinen adlarıyla 'ayı mantarı ya da bolet' olduğunu anlıyor, 'sep mantarı'nın nereden çıktığını merak ediyorsunuz. Neyse karnınız aç, ortam da çok güzel olduğu için yazım hatalarına fazla takılmayıp sadede geliyor ve listeyi alıcı gözle inceliyorsunuz. Günün çorbası, günün zeytinyağlısı, mevsim salatasıyla başlayan, az önce değindiğim domatesli risotto, somon küpleri, sebzeli tavuk rulolarıyla devam eden oldukça hafif yemekler arasında baharat soslu, karidesli kadayıf, sucuklu briyoş gibi daha ağır seçeneklerin yer aldığı görülüyor. Hamur işleri sevenler de düşünülmüş ve mantı ve tortellini, tagliatelle, peynirli börek, bohça böreği gibi yemekler listeye katılmış.

YEŞİL SALATASI NASIL OLUYOR?
Ana yemeklerde bonfile çeşitleri ağırlıklı... Çoğunda kırmızı şarap sosunun kullanıldığını mönüden okuyoruz. Ayrıca kuzu, piliç ve balık seçenekleri de var. Biz mantarlı risotto; yanında beğendi ve yeşil salatayla sunulan 'peynirli börek dilimleri'; yanında 'yeşil salatası (!) ve sosu ile sucuklu briyoş'; sebze garnitürlü kırmızı şarap soslu rozbif dilimleri ısmarladık. Mantarlı risotto ve börek fena değildi. Ama içinde dev sucuk dilimlerinin gizlendiği, hamuru ve tabii içindeki sucuklar pişmemiş, yenmesi mümkün olmayan hazin bir sucuklu briyoş ile eti son derece lezzetsiz bir rozbif, bu şık ve servisi gayet başarılı restorana yakışmıyordu. Ayrıca içinde şarap tadı hiç seçilemeyen aynı sosun, briyoşta ve şaraplı rozbifte de kullanılmış olması, aşçının sadece tek bir sos hazırlayıp, her yemekte onu kullandığını düşündürüyordu. Yemeğin üstüne oldukça zengin tatlı seçenekleri içinden dondurmalı profiterolü seçtik ve iki kişi paylaştık. Profiterol, yediklerimizin en başarılısıydı. Halat, konumu, servisi ve manzarasıyla, pazartesi günleri dışında, özellikle yazın öğlen ve akşam yemekleri için eşsiz bir mekân. Keşke yemekleri de aynı düzeyi tutturabilseydi!
Haberin fotoğrafları