kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
ÖNCEL ÖZİÇER

Geberiyoruuuum aşkındaaan!

BUNDAN birkaç hafta önce bu köşede 'dominant kadınlar'dan söz etmiştik. 'O kadınlardan' çok sık söz açılır zaten benim dükkânda! Bir ilişkideki baskın karakter kadınsa, o ilişkinin başına gelebilecek olasılıklardan söz etmiştim. İşte o yazının ardından gelen okur mesajlarından biri şöyleydi (Dertli okur, selam sabah kısmını es geçip, doğrudan mevzuya girmiş. Eee, aşk acısı bu... Adamın feleğini şaşırtır. Mazur görmek lazım): "Başıma gelen şey şu: 23 yaşındayım. Kız arkadaşım, benden 12 yaş büyüktü. Ama bana hep, 'Sen 35'sin, 22 olan benim,' derdi. Üç ay önce aramızda tartışmalar başladı. Saçma sapan şeyler... Bizi çok yıprattı. Ve tam bir ay önce de ayrıldık. Sevdiğim kadın, ilişkide baskın karakterdi. Ve inanın bu çok hoşuma gidiyordu. Ayakları yere basıyordu. Maddi açıdan durumu iyiydi. Özgür kadınlardandı. 17 yıllık arkadaşı, 'Oğlum bu kadına ne yapıyorsun da böyle mutlu. Ben 17 yıldır onun yanındayım, hiç bu kadar mutlu görmedim,' demişti. Ve o kadın şimdi bana yaş farkını bahane edip gitti. Geberiyorum Öncel Hanım! Çok özledim. Biz onunla altı ayımızı geçirdik. Tanışır tanışmaz aynı evde yaşamaya başladık. Onu geri istiyorum. Yalvarırım yardım edin. 'Şunu yap Görkem, geri gelecek,' deyin. Açıkçası umudum kırıldı bugün. Yazınızın sonunu 'Çünkü onlar bir kez yürüyüp gitti mi, bir daha kolay kolay geri gelmezler,' diyerek bitirmişsiniz. Gerçekten geri getiremez miyim artık?" Ah Görkem! Beni, daha önce Sezen'in şarkısında duyduğumda da içimi titreten o cümlen mahfetti: "Geberiyorum Öncel Hanım!" Sezen Aksu da öyle diyordu değil mi?: "Geberiyoruuum aşkındaaan... Kalmadı bende, gururdan eseeer!" Kısa bir süre öncesine kadar mutlu aşkın olmadığının savunucularından biriydim ben. Ve o zamanlar bu yazıyı yazmış olsaydım: "Gebermezsen, o aşkın içine tükür zaten Görkem!" derdim. Ama artık acı ve mutsuzluğun, insanın kişisel tarihine iz bırakacak bir aşk yaşamasında ön şart olmadığını çok iyi biliyorum. Görkem için de "Geçmiş olsun!" demek istiyorum. Aşkta çok büyük yaş farklarının bir süre sonra sorun çıkarmaması mucize olur zaten. Hele büyük olan kadınsa... 15 yaş fark da çok fazla... Görkem, "Sevdiğim kadının baskın olması, kendi ayakları üzerinde durması hoşuma gidiyordu," demiş. Eh, gider tabii... Kadınlar da beraber oldukları adamın ağırlığı olmasını isterler... Hele daha tanışır tanışmaz gelip eve kurulmak, bir erkeğin daha ilişkinin başında yapacağı en büyük hata olur. 35 yaşında, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş bir kadın için, 22 yaşındaki bir erkeğin ateşi, tutkusu, ilk başta eğlenceli ve cezbedici gelebilir. Ama bu şekilde başlayan bir ilişkinin, devam edebilmek için, bazı 'besinlere' ihtiyacı vardır. Ve o 'besinler' için, erkeğin de kendi hayatını, kendi kontrolüne almış olması gerekir. Olgunlaşması yani.. Kendine güvenmesi, gereksiz kıskançlık krizlerine girmemesi, kadınına kendini hem küçük bir kız çocuğu hem de dünyanın en seksi kadınıymış gibi hissettirmesi vs... Tüm bu besinlerle ruhunu doyurmuş kadın da beraber olduğu adamı 'evrenin efendisi' yapar zaten. Fakat işte bu tür kadınların sevgisi ve şefkati ne kadar uçurursa, vazgeçişleri de o kadar süründürür. Geri dönüşleri de yoktur. Çünkü hayatta tek başına var olmak kolay değildir ve bu mücadele, ister istemez insanın içindeki 'bencili' güçlendirir. Ve de dominant kadınlar, canlarını sıkanın canını fena sıkarlar. Zaman zaman da baş belası, ama her zaman, vazgeçilmez olurlar.