kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Ben de ŞENGEL gönüllüsüyüm

FAY hatları üzerinde yaşamak zorunda olan, mayınların, canlı bombaların tehdidiyle hayatını sürdüren, trafik kazalarına savaşlardan daha çok kayıp veren, doğal afetlerin kuşatmasındaki insanların yaşadığı bu ülkenin vatandaşları olarak aslında hepimiz birer "potansiyel" engelliyiz. İstatistikler, ülkemizde her 7 kişiden birinin fiziksel ya da zihinsel engelli olduğunu ortaya koyuyor. Bu rakama aynı acıları ve güçlükleri yaşamak zorunda kalan engellilerin ailelerini de kattığımızda ortaya çıkan rakam, ülkemizin orta yerinde tamamen engellilerden oluşan ayrı bir ülke nüfusunun barındığını gösteriyor. İşe televizyon açısından bakarsak, ülkemizde kendilerine yapacak fazla bir şey bırakılmayan ya da toplum hayatından soyutlanan pek çok engellinin, günün büyük bölümünü "zorunlu" olarak ekran başında geçirdiğini söyleyebiliriz. Kimi televizyon izliyor, kimi ise dinliyor!.. Günün 15 saatini ekran karşısında geçirmek zorunda olan bir televizyon eleştirmeni olarak, bu "zorunluluğun" nasıl bir duygu olduğunu iyi bilirim. Daha önce de bu sütunlarda çokça yazdım. Televizyonun bu kadar büyük bir kitleye yeterince seslenemediğini söyledim. tv8'de perşembe günü öğle saatlerinde izlediğim ŞENGEL adlı program ise yüreğime az da olsa su serpti. Sonunda ekran başındaki engellileri düşünen birileri de çıkmıştı işte... ŞENGEL, televizyon programı olmanın ötesinde bir toplumsal sorumluluk projesi. Ama tamamen "gönüllülük" esasına dayalı. Hiç bir zorlama ya da kısıtlama yok. ŞENGEL gönüllüleri, engellilerin hayallerini gerçekleştiriyormuş ve onlara hizmet ediyormuş gibi görünseler de aslında kendilerini rehabilite ediyorlar. Zira yıllardır evine tıkılıp, kalmış bir engelliye yamaç paraşütü yaptırmak, ona hayatının en unutulmaz gününü yaşatmak aslında engelli olmayanları "hayata" kazandırıyor. Onlar bu sayede "Her şeye rağmen yaşamanın" ne demek olduğunu öğreniyorlar. Programın ismine de bayıldım. "Engel"i "Şenliğe" dönüştürüp, insan azminin asla "engellenemeyeceğini" anlatan enfes bir buluş... Benim izlediğim bölümde oyuncu Tolga Karel, bir ŞENGEL gönüllüsü olarak iki bacağı dizlerinden kesilmiş olan genç Nafiye'nin hayalini gerçekleştirdi. Profesyonel balıkadamlarla birlikte ona tüple dalışı öğretti. Hatta bazı zamanlar derine dalmaya korkan Tolga'yı, bizim cesur yürek Nafiye cesaretlendirdi. Programda 7 metrelik duvardan düştüğü için belden aşağısı tutmayan bir delikanlının, yedi buçuk metrelik kaya tırmanışını gerçekleştirdikten sonra "Kaderime yarım metre fark attım" deyişini keyifle izledim. Ve o anda kararımı verdim. Artık ben de bir ŞENGEL gönüllüsüyüm. Buradan programın yapımcılarına çağrıda bulunuyorum: Bir aktivitenize lütfen beni de çağırın. Zira görüntüde engelli ama yüreği engelsiz dostlarımın beni yaşam için cesaretlendirmesine ihtiyacım var. Lütfen bana da yardımcı olsunlar...