kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Ağustos 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

İstanbul gerçekten nasıl sevilir?

Çok uzun zamandır yapmayı tasarladığım bir şeyi geçen pazar sabahı yapabildik ve yıllar sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni gezdik. Bir zamanlar ezbere bildiğim, her eserini yakında tanıdığım bir müzeydi bu... O zamanlar (1960-70'lerde) yabancılara bunun dünyanın en büyük müzelerinden biri olduğunu söylerdik. Ve bana hep biraz abartırmışız gibi gelirdi. Ama şimdi biliyorum, gerçekten de öyle. Ne var ki o zamanlar teşhir alanı çok sınırlıydı ve depolarda bekleyen sayısız eser vardı. Oysa şimdi müze, çok daha geniş. Yanıbaşına yıllar önce bir ikinci bina eklendi, eski sergi alanları yeniden düzenlendi. Gerçi müzenin bir bölümü yine kapalıydı, ama çok yakında tümü açık olacak. Üstelik benim çok ilgimi çeken iki sergi vardı burda ve ben asıl onları görmek istiyordum. Size hemen bir şey söyleyeyim: İstanbul harika bir şehir, ama bunu papağan gibi tekrarlayıp dursak da, söylediğimize yakışan şeyler yapmıyoruz, bu kente layık olamıyoruz. Her şey bir yana, kim boş günlerinde kalkıp kentin tarihsel arkeolojik hazinelerini keşfe çıkıyor, müzelere gidiyor? Reina'yı ezbere bilenlerin yolu diyelim ki Ayasofya'ya hiç düşmüş müdür? Yeni açılan sergilerden biri, son yıllarda metro ve Marmaray için kazılan yerlerden çıkanları sunuyordu: Yenikapı, Üsküdar, Sultanahmet, Cağaloğlu yokuşu gibi... Diğeriyse tüm Anadolu'dan getirilmiş eserlerden oluşan bir Bizans sergisiydi. Tarihsel yörenin neresini kazsanız bir şeyler çıkacak elbette... Peki, niye düzenli ve programlı kazılar yapılmaz da ancak tesadüfen çıkanlarla yetinilir? Her neyse, Marmaray buluntuları çok ilginçti. Antik Yunan'dan başlayıp Roma'dan geçerek Bizans'a ve oradan Osmanlı'ya ulaşan bu belki küçük, ama son derece değişik şeyler arasında öylesine şirin ve önemli olanları vardı ki... Hatta hayli iyi korunmuş İznik vazoları bile (ki bizde ne nadirdir, bilirsiniz). Bu sergi mutlaka görülmeli. Arkeolojide vaktiyle küçük bir salonda toplanmış Bizans eserleri, artık yeni binada apayrı bir bölüm oluşturuyor. Bu bölüme de kimi yeni bulunmuş şeyler konmuş. Üst katlardaki geçici Bizans sergilemesi eserleriyle birlikte, işte dedim, artık gerçek ve kalıcı bir Bizans Müzesi'nin temelleri atılmış oldu. Çünkü, yüzyıllarca Bizans'a başkentlik etmiş bu şehirde, artık özel bir Bizans Müzesi'nin gerekliliğini herkes kabul ediyor. 2010 için ya yeni bir binada ya da onarılmış bir Bizans yapısında, bu müzeyi düşünmenin tam zamanı değil mi? Müzenin eski müdürü, değerli arkeolog dostum Dr. Alpay Pasinli'nin (ne yazık ki artık tükenmiş) dev İstanbul Arkeoloji Müzesi kitabı (Akbank yayınları, 2003) eşliğinde bu yazıyı yazarken, iki sergi için Vehbi Koç Vakfı'nın çıkardığı kitapları da anmak isterim. Tüm bu girişimlere emek verenleri kutluyor ve bu vesileyle, herkesi daha bilinçli birer İstanbul aşığı olmaya çağırıyorum!..