kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Ağustos 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Aldatılmak ölüm acısı kadar ağır

ESRA TÜZÜN
ESRA TÜZÜN
05.08.2007
Aldatıldığını anlayınca boşanmak isteyen, ancak bu kez mahkemede eşi tarafından 'aldattı' diyerek suçlanan ünlü göz doktoru Sinan Göker'in eşi Banu Göker: Birinden kopup yalnız yaşamak ölümle eş değermiş. Onurlu bir insan için aldatılmak işkence gibi bir şey..
Akademisyen Banu Göker ve ünlü göz doktoru Sinan Göker'in boşanma davası mahkemeye aldatma suçlamalarıyla yansıdı. Fotoğraflar ortaya atıldı, her iki taraf da aldatıldığını söyledi. Aldatma olayı; iki insanı rutin hayatlarından çıkartıp magazin malzemesi yaptı. Dava devam ederken hala gözyaşları, aşkın kızgınlığa dönüşmüş hali ve kalp kırıklığı da sürüyor. Dr. Sinan Göker konuşmadı, suçlamalarını mahkemede sunacağını söyledi. Banu Göker ise yaşadıklarını ilk kez GÜNAYDIN'a anlattı:

* Aldatılmak sizce nasıl bir şey?
Ayrılık acısı, terk edilmek ve birinden kopup yalnız yaşamak, ölüm acısına eş değermiş. Aldatılmak onurlu bir insan için işkence gibi bir şey. Özellikle neye tercih edildiğini düşündüğünde daha da anlaşılmaz bir hal alıyor.

* Mutsuz evlilik ve şiddetli geçimsizlik sadakatsizliğe itiyor olabilir mi?
Ben aldatıldığımı ilk fark ettiğimde iki yıllık evliydik. Evde kucak kucağa televizyon seyreder, bahçeyi bile el ele sulardık. Birbirimize aşık bir çifttik, öyle kavgalarımız falan olmadı. Eve telefon geldi, sonradan 21 yaşında olduğunu öğrendiğim bir kız eşimi arıyordu. 'Kim arıyor?' diye sordum, kız arkadaşı olduğunu söyledi. Sinan bunu inkar etti. Ben de zaten çok aşığım, inanmak istemedim. Ama sonra arayanlar arttı, zaten etraftan herkes bu durumu konuşmaya başladı. Sonra o da inkar etmedi, doğruladı. Evleri ayırdık, taşındı. En büyük acıyı evi terk ettiği gün hissettiğimi sanıyordum. Ama en derin üzüntüyü; ayrılığımızdan sonra ona yolladığım ve girişlerinde ona olan sevgimi anlattığım kitaplarımı çöpe attığını öğrendiğimde yaşadım. Ama şunu söyleyebilirim, bizim evliliğimizde geçimsizlik, sadakatsizliği çağırmadı.

BENİMLE EVLENİRKEN EVLİYMİŞ!
* Boşanma davasında siz de sadakatsizlikle suçlandınız hatta bu durum medyaya yansıdı. Aldatılmak mı yoksa aldatılmakla suçlanmak mı daha kötü?
Aldatılmak insanı o kadar paramparça ediyor ki, bunun altından bir kadın olarak kurtulmak hiç kolay değil. Bizim beraberliğimiz 2000 yılında başladı. Sinan o zaman 12 yıllık evliymiş. Benden de evli olduğunu saklamıştı, aynı benimle olan evliliğini başka kadınlardan sakladığı gibi... Öğrendiğimde çok üzüldüm; birlikte olabilmemiz ve hemen boşanabilmek için eski eşine 500 bin dolar vermeyi kabul etti. Benimle evlenebilmek için bir günde boşandı! Biz 2003'te evlendik, 2 yıl evlilikle beraber 5 yıl beraber olduk. Üç yıldır boşanmak için uğraşıyoruz. İki yıl boyunca kendimi toparlayamadım, depresyondan çıkamadım. Benim 'aldatmakla' suçlanmama gelince; kendi üzerindeki lekeyi çıkartmak için avukatlarının yanlış taktiğini uyguluyor. Hakkolar ve Özallar'ın boşanma davasında da eşe tazminat ödememek için ilk yaptıkları kadını suçlamak olmuştu.

* İnsan kendini öteki kadınlarla kıyaslıyor mu?
Zaten tanıdığım kişilerdi. Hatta bir tanesi benim tanıştırdığım insanlardan biriydi. 25 yaşlarında kadınlar, onları suçlamadım; herhalde onları kandırmak için çaba harcamıştır. Ancak kadınların da erkeklerin de en azından parmağında yüzük olan kişilere bakmaması lazım. Yüzük bir sözdür, bir işarettir. Hoş; ellerini ameliyatlardan dolayı sürekli sterilize ettiği bahanesiyle Sinan yüzük takmıyordu!

* Neden tazminat talep ediyorsunuz, insan can acıtmak mı istiyor?
Ben, Sinan beni terk edip başka kadınlarla yaşamaya başladıktan sonra ayrılık davası açtım, boşanma değil! O, bunu kabul etmediği için ayrılamadık. Ayrılık tam boşanma anlamına gelmiyordu. Benim o dönemde hala bir umudum vardı; aşıktım, Sinan 47 yaşındaydı, yaş dönümüdür geçer diye düşündüm. Ancak sonra onunla hiç diyalog kuramamaya başladım. Telefonlarıma bile çıkmıyordu. Benim oturduğum evin kontratı evliyken yapıldığı için onun üzerineydi; kirasını kendim karşılıyordum ama ev sahibiyle bir olup evi boşalttırdı. Tüm mahkeme masraflarını, oturmadığım ayların bile kiralarını bana ödetti. Bu yüzden arabamı satmak zorunda kaldım, icra geldi. Eşyalarımı depoya koydum, kedimle sokakta kaldık, dört ay arkadaşlarımda yaşadım. Birçok iş sözleşmemin gerçekleşmesini engellemesi de cabası! Tazminat davası açma nedenim tamamen evle ilgili yaptığı haksız davranışlardan ötürüdür. Sinan'ın maddi durumu ortada; Bebek'teki Ayşe Sultan Korusu'nda benim tanıştırdığım, birlikte fotoğraflarımız olan 26 yaşındaki sevgilisiyle oturuyor. Türkiye'nin en başarılı hastanelerinden birine sahip ve her gün kuyrukta lazer olmayı bekleyen hastalarıyla hayatına devam ediyor.

HÜLYA AVŞAR GİBİ AĞLADIM
* Aldatma ve aldatılma herkesin başına geliyor; Hülya Avşar, Tamer Karadağlı... Onların haberlerini okuyunca ne hissediyorsunuz?
Ne hissettiklerini çok iyi anlıyorum. Hülya Avşar anıra anıra ağladığını söylüyordu bir röportajında. Onu dinleyince neler yaşadığını birebir hissettim. Bağırarak ağlamak zehri atmak gibi, beklemediğin bir iç deprem... Artık neye güveneceğinizi şaşırıyorsunuz ve anıra anıra ağlıyorsunuz. Aldatılmak kadın için büyük bir yıkım; kimsenin başına gelmesin!

Haberin fotoğrafları