kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ağustos 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Yemin etmek

Dün saat 01.15'te biten ve DTPMHP yakınlaşmasıyla tarihin yırtılamayacak sayfaları arasında yerini alan Meclis'teki yemin törenini sonuna kadar izledik.
Kürsüye çıkan her milletvekili, en az ailesi, dostları ve seçmenleri kadar bizim de yüreğimizi ağzımıza getirdi. Çünkü milletvekili andı en deneyimli hatibin bile tökezleyebileceği tuzaklarla dolu. Nerede vurgu yapacağınızı, nerede durup soluklanacağınızı, o çok uzun cümle içindeki cümlecikleri nasıl ayıracağınızı bilemezseniz, dilinizin ağzınıza dolanması işten değil.
Milletvekili yemini, hem seçilen ile seçen, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile devleti oluşturan organlardan birinin temsilcileri arasında yapılan akit anlamına geliyor.
Rejime ve görevin yüklediği misyona bağlılık yemini, Türkiye'nin yanı sıra dünyanın pek çok parlamentosunda, seçilenlerin dokunulmazlık kazanmaları için zorunlu olan ilk adımı oluşturuyor.
Ancak hiçbir ülkede bizdeki kadar uzun bir yemin metni yok:
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim." (Anayasa'nın 81'inci maddesi)
59 sözcükle kurulan bu uzun cümlede 4 cümlecik, her cümlecikte en az 2 mini cümlecik var. Cümlecikler birbirlerine 10 adet "Ve" ile bağlanıyor. Öğrencileri dil bilgisi dersinden sınıfta bırakacak kadar fahiş imla hataları da cabası.
Oysa 1961 Anayasası'nın 77'nci maddesindeki yemin metni çok daha kısaydı:
"Devletin bağımsızlığını, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağıma; milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma ve halkın mutluluğu için çalışacağıma namusum üzerine söz veririm."

Paragraf değiştirmek yeter
İçinden çıkılması maharet isteyen uzunluktaki cümleleriyle ünlü Fransız romancı Marcel Proust'a parmak ısırtacak kadar çetrefil milletvekili andımızı, okuyanın kıyıdan açılıp, birkaç boy sonra kulaç atamayacak kadar yorgun düşeceği derinliklerden kurtarmak zamanı geldi.
Hayır, 1924'e veya 1961'e dönelim demiyoruz. Sadece 1982 Anayasası'ndaki yeminin hiçbir sözcüğünü değiştirmeden, son paragrafını başa almayı öneriyoruz. Şöyle:
"Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim ki;
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağım.
Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağım.
Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağım."
Bu şekilde, yemini okunması ve anlaşılması kolay bir yapıya kavuşturmanın yanı sıra, "Adres" olarak gösterilen "Türk Milleti"nin en başa getirilmesiyle, dünyadaki yemin geleneğiyle ya da standardıyla uyumun sağlanmış olacağını düşünüyoruz.
Böyle bir rötuş, herhalde ne 1982 Anayasası'nın yerle yeksan olmasını isteyenleri rahatsız eder, ne de o Anayasa'nın aslında çoktan son nefesini vermiş olanruhunun korunmasını isteyenleri...