kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Temmuz 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Aynı tezgâh, aynı kavga

Pazar gecesi CNNTürk kanalında Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında, seçim sürecini ve sonuçlarını değerlendirirken, Ankara ile kurulan bağlantı sonrası karşımızda Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Başkan Yardımcısı Ali Ercan'ı bulduk.
Ercan "cumhuriyet mitinglerinin hükümete ve AKP'ye karşı olmadığını" iddia ederek gecenin o saatinde kargaları dahi güldürmeyi başarırken...
Birbirine bağlı ve yorumlanması gereken iki noktaya temas etti: 1) Cumhurbaşkanı, Meclis dışından olsun... 2) Bu ' katılımcı demokrasinin' gereğidir.
Ne demek istiyordu?
Siyaset bilimi terimlerine hâkim olmayan dinleyiciler ve okurlar ' katılımcı demokrasi' lafındaki kulağa hoş gelen 'katılımcı' kelimesinden etkilenmiş olabilirler.
Halbuki olay tam bir aldatmaca.
'Katılımcı demokrasi', demokratik rejimlerin özel bir türüdür. Sendikalar, dernekler, vakıflar gibi sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra, mesela üniversitelerin karar alma süreçlerinde yer almasını öngörür.
Özetle yasamaya (mesela Meclis komisyonları aracılığıyla) başka güçler de katılır.
Türkiye'deki demokrasi ise ' temsili' demokrasidir. Halkın oyuyla milletvekilleri seçilir. Yasama o milletvekilleri eliyle gerçekleşir. Cumhurbaşkanını seçen de yine onlardır.
Temsili demokraside diğer kuruluşlar (sendikalar, üniversiteler, dernekler, vs.) yasamaya karışmazlar.
Meclis elbette onların seslerine kulak verir (vermelidir de) ama bunu yapmak ' zorunda' değildir.
Sanırım Ercangillerin ne demek istediği artık ortaya çıkıyor. 'Katılımcı demokrasi' sözüyle kastettiği şu:
"Cumhurbaşkanını, Meclis kendi arasındaki rekabet ya da uzlaşma sonucunda seçmesin. " Peki ne yapsın? " Meclis dışı güçlere de sorulsun. Onların da fikri alınsın... " Kim bu güçler? " Üst düzey asker ve sivil bürokratlar. " (Yani benim tabirimle, 'bürokratik elit'.)
Gelelim olayın öteki yönüne...
Bürokratik elitin asıl hayali uygun bir
CHP'linin Cumhurbaşkanı seçilmesi. (Mesela Deniz Baykal olsa, tadından yemez.) Ancak bu mümkün değil.
Öte yanda AKP, MHP ve bağımsızların oy vereceği bir kişi, bürokratik elitin çıkarlarına uygun davranmayabilir.
Peki kim olsun? Meclis dışından bir kişi (aynı Ahmet Necdet Sezer gibi) Cumhurbaşkanı seçilsin!
Bunu sağlamak için çalışmaya çoktan başladılar. Önümüzdeki günlerde "Meclis dışından seçilsin" lafını daha sık duyacağız. Ayrıca tehdit de edecekler.
Başladılar bile...
Mesela emekli orgeneral
Edip Başer, İtalyan gazetesi La Repubblica'ya demeç vermiş: " Cumhurbaşkanını belirlemede durum raydan çıkarsa ordu yine müdahale edebilir. "
Halkın oy verdiği, Anayasal niteliklere sahip ( 40 yaşını aşmış, üniversite mezunu vs.) bir milletvekili Cumhurbaşkanı seçilmek istenirse... Bu "raydan çıkmak" olacakmış!
Önümüzdeki dönemde geçtiğimiz nisan ve mayıs aylarında işittiğimiz sözleri, iddiaları tekrar duymaya başlayacağız.
Biri " uzlaşma " diyecek... Diğeri " katılımcı demokrasi " gibi süslü laflar edecek... Bir başkası " genç subaylar hâlâ rahatsız " diye yazacak... Öteki Anayasa Mahkemesi'ne götürmek üzere yeni konular icat edecek...
Asıl, AKP ile uzlaşmasını engellemek için MHP üzerinde çok emek sarf edilecek.
İkna, baskı, tehdit gibi nihayetinde " söze " dayalı araçlardan başka kanun dışı yollara ve tezg â hlara da ( rüşvet, şiddet, kışkırtılan terör, vs.) başvurulabilir.
Kürt kökenli bağımsız milletvekilleri de bu oyuna çekilmeye çalışılacaktır.
Bunların hepsini göreceğiz.
Ankara bürokratları ile Kayseri kapitalistlerinin çekişmesini kesinlikle ikinciler kazanacak. Ama ne zaman?