kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Temmuz 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Ekonomi ve piyasalar için de 'durmak yok yola devam' mı?

Haziran başında Türkiye'ye gelen ünlü iktisatçı Steve Hanke "Türk ekonomisi çok iyi gidiyor. Hükümet sıkı mali politika ve özelleştirmeyle dünyada ekonomik güven kazandı. Ancak bunu yaparken dış dünya çok uygundu. Gelişmekte olan ülkeler için dış dünya 100 yıldır olmadığı kadar iyi. Likidite çok, kimse riskten rahatsız olmuyor." (Milliyet, 7 Haziran 2007)
Bu görüş, dünkü seçimlerin net galibi iktidar partisi AK Parti'nin oyunu nasıl artırdığının bir bölümünü açıklıyor. Bir bölümü çünkü seçimde ekonominin yanında başka faktörler de etkili. Hatta son seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçiminin çok etkili olduğu kesin. Öyle ki, seçimlerde AK Parti ekonomik konuları ve bu alandaki başarılarını işlemedi bile. Ama elde edilen seçim başarısının altında ekonomide sağlanan sonuçların payı olduğu da kesin. Krizden çıkmakta olan bir ekonomi devraldılar. İktidar süresince hükümet olarak Türkiye lehine esen küresel rüzgârdan iyi yararlandılar. Burada önemli bir şans olduğu kesin, ama belli bir disiplin, çalışma ve beceri olduğunu da teslim etmek gerekiyor.

- Büyüme etkisi- Geçmiş dönemden vatandaşa yansıyan ise üst üste yüksek büyüme oranları ve kişi başına elde edilen gelirin artmasıydı.
- 2003'te yüzde 5.9 büyümeyle kişi başına gelir 2.154 dolardan 2.634 dolara çıktı.
- 2004'te yüzde 9.9 büyümenin etkisiyle kişi başına gelir 3.436 dolara yükseldi.
- 2005'te yüzde 7.6 büyümeyle kişi başına gelir 5.011 dolara vardı.
- 2006'da da yüzde 6 büyümeyle 5.482 dolara ulaşıldı.
Sonuçta milli gelir de, kişi başına gelir de katlandı. Yapılan bir araştırma da büyümeyle seçmen davranışı arasında paralellik olduğunu ortaya koyuyor. Ali Akarca ve Aysıt Tansel'in araştırması, milli gelirdeki bir puanlık artışın iktidar partisinin oylarını 0.88 puan artırdığını gösteriyor.

- Neyi gösterir?- Dünkü seçimde seçmen AK Parti'ye yola devam etme kararı vererek ekonomideki memnuniyetini ortaya koydu. Diğer yandan elde edilen sonuçların ne kadarının dünya konjonktüründen ne kadarının beceriden kaynaklandığını test etme olanağı sundu belki de. Eğer küresel eğilimler, bir başka deyişle Türkiye'nin avantajı yeni dönemde tersine dönerse adalet de yerini bulacak. 100 yılda bir gelen küresel iyileşmenin nimetini bir siyasi taraf yerken külfetini bir başka taraf ödemeyecek. Eğer ikinci 5 yılda da küresel piyasalardan kaynaklanacak bir kriz yaşanırsa... Yaşanmaz ise yeni seçime de AK Parti ekonomik performans açısından daha avantajlı girecek.

- Siyasi sonuçları- Dün ortaya çıkan seçim sonuçları, finansal piyasaların ve ekonominin anladığı biçimiyle siyasi istikrarın devamını getirdi. Gelenek bozulmadı. Türkiye'de her tek başına iktidarın ikinci seçimi alması gerçeği bir kez daha tekrarlandı. Bir farkla. İktidar partisi oyunu artırarak yaptı bunu. Bu açıdan asıl benzerliği 1954'teki Demokrat Parti'nin seçim zaferiyle kurmak mümkün.
Yine yüzde 47'nin üzerinde bir oy oranını yakalamak, AK Parti'yi bütün tartışmalara rağmen merkez partisi haline getiriyor. Ama bu merkezin de geçmiş dönemlerdeki merkez sağdan farklı olduğunu kabul ederek. Bu anlamda siyasetin ana kulvarı da farklılaşmış durumda.

- Ekonomiye etkileri- Seçimin siyasi sonuçları bir tarafa ekonomik sonuçlar üretmesi mümkün mü?
- Öncelikle tabii ki yarattığı siyasi sonuçlar nedeniyle ekonomiyi ve piyasaları etkileyecek. Siyasi istikrar bunlardan biri. Ama daha da önemlisi Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti'nin elini güçlendirmesi, muhalefetin ise zayıflatması sonucunu doğurması.
Bu sonuçlardan sonra muhalefetin Cumhurbaşkanlığı adayı dayatma gücü olmayabilir. Bu bir anlamda sonbaharda ikinci seçimi gündem dışına çıkarıyor.
- Elde edilen seçim başarısı eğer AK Parti'yi özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşmacı eğilimden uzaklaştırır veya birinci döneminde düştüğü bazı hatalara düşürürse siyasi istikrar yerine Türkiye'yi sıkıntılı bir dönem de bekleyebilir. AK Parti milletvekili listeleri sanki bu hataların tekrarlanmayacağı görünümü veriyor.
- Seçim ekonomisi yükünden dolayı belli bir kemer sıkma elbette olacak. Bütçenin yeniden toparlanma ihtiyacı ortada . Bu kadar yüksek cari açıkla yola devam edip etmeme tercihi elbette hükümetin. Ancak bunun 200 km. hızla giden arabanın çarpma etkisi yaratacağını ekonomiden sorumlu bakan da açıkladı. Bu nedenlerle de son dönemlerde kamu eliyle büyümeye yapılan katkının azalması, bunun yerini özel sektörün alması beklenebilir.
- Finansal piyasalarda son haftalarda ortaya çıkan eğilimin küresel konjonktüre bağlı olarak süreceği öngörülebilir. Türkiye ile diğer piyasalar arasında meydana gelen farkın seçim öncesinde tek başına iktidar olasılığının ortaya çıkmasıyla bir ölçüde kapandığına şahit olduk. Geri kalan farkı da yurtiçi piyasalar önümüzdeki dönemde kapatma eğilimini sürdürebilir. Yine küresel piyasalar izin verdiği ölçüde. Bu durum faizin düşüşünü, buna bağlı hisse senetlerinin değer artışını, YTL'nin de değerlenmesini beraberinde getirebilir. Kurun daha fazla düşüşü karşısında Merkez Bankası'nın daha etkili müdahaleleri gelebilir. Özellikle likidite senetlerini çıkarmaya başlaması, Merkez Bankası'na dövize daha büyük müdahale olanağı veriyor. Bunun nasıl sonuç vereceğini bekleyip göreceğiz.
Tek başına iktidar, ekonomi ve piyasalar için yeni bir 'take off' etkisi yaratmayabilir. Ama AK Parti'nin seçimdeki ana sloganı olan "Durmak yok yola devam" sonucunu doğurabilir.

- Sonuç- "Damlayan su mermeri, yürüyen gayret dağları deler" Ovidius