kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Temmuz 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
SOLİ ÖZEL

Eksen

Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli orgeneral Tuncer Kılınç Londra'da bir toplantıda Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını istemişti. Henüz görevdeyken de Harp Akademileri'ndeki bir konferansta Türkiye'nin Avrupa'yı unutup, ABD'ye sırtını dönmeden Rusya ve İran'la işbirliği yapmasını istemişti. Geçen yıllarda ABD'yi de bir kenara attığı, Rusya ve İran'a ise Hindistan ve Çin'i eklediği görülüyor. Türkiye'nin batılı müttefiklerinin ülkenin kaygılarına duyarsız kalmaları böylesi bir tercihi benimseyeceklerin sayısını artırıyor. Kamuoyu araştırmaları da rahatsızlığı ortaya çıkarıyor.
Biraz da bu nedenle Rusya Devlet Başkanı Putin'in Münih'teki ABD'ye yönelik zehir zemberek konuşması Türkiye'de büyük heyecan yaratmış, hatta tercümesi Genelkurmay sitesine koyulmuştu. Kimileri sevinçle, kimileri kaygıyla yeni bir Soğuk Savaş'ın başladığından dem vurmuştu. Bu tepkilerde Soğuk Savaş'ın ne olduğunu ve bağlamını doğru anlayamamamaktan kaynaklanan bir abartma hakimdi.

Emeklilik hayali bunlar
Rusya'nın Türkiye açısından çok önemli bir ülke olduğuna, bu ülkeyle karşılıklı çıkarları kollayarak işbirliği yapılmasında yarar bulunduğuna şüphe yok. Ancak Rusya ile ciddi çıkar çatışmalarının da bulunduğunu da akılda tutmak gerek. Bunun da ötesinde Rusya'nın akılsız ve tacizkar Amerikan politikalarına gösterdiği tepki nedeniyle Batı ile arasında uzlaşmaz bir çelişki ya da çatışma olduğu varsayımı da doğru değil.
Rusya, Sovyet imparatorluğunu ve dünyanın en güçlü ikinci ülkesi olma konumunu yitirmenin travmasını ancak atlatmaya başlıyor. Rus devletinin gücünü yeniden tahkim eden Putin döneminde bu yüzden öncelik, 1990'ların rezil görüntüsünün silinmesine verildi. Irak sonrası ABD'nin muazzam güç yitirmesi, petrol fiyatlarının artması Moskova'nın eline kozlar verdi. Batı'nın doğal gazda Rusya'ya bağımlı olması bu bağımlılığın silah olarak kullanılmasını gündeme getirdi. Rusya palazlandıkça eski sömürgesi çevre ülkeler üzerindeki baskısını artırdı.
Eğer tarihsel benzetme yapılacaksa 19. yüzyılda Avrupa'daki güç dengesine atıfta bulunmak daha doğru olur. Yerleşik uluslararası düzen içinde tarafların güçlerini artırma ve daha fazla söz sahibi olma mücadelesidir mesele. Ortada Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir ideolojik çatışma, alternatif ekonomikpolitik sistemler arasında bir rekabet yoktur. Türkiye'nin ise Rusya ile iyi ilişkilerin ötesine giderek Batı'ya alternatif bir eksen oluşturma hedefi ise ancak emeklilik hayallerinde mümkün olur.
Batı ile Rusya arasında da Türkiye'de görülmeyen derecede çok ortak çıkar alanı vardır aslında. Her ne kadar İran'a nükleer enerji konusunda destek veriyorsa da Rusya, Tahran'ın nükleer bir güç olmasını istemez. Benzer şekilde Körfez bölgesinde Irak üzerinden yayılacak bir istikrarsızlık, Pakistan'da rejimin çökmesi, Cihadcıların geniş Ortadoğu coğrafyasına hakim olmaları Moskova'nın da kabusları arasındadır.
Dünya enerji siyasetinde önemli bir oyuncu olmak isteyen ve konumu buna imkan sağlayan Türkiye, uluslararası bağlamı gerçekçi şekilde değerlendirmek zorunda. Devrim yaşamadığı taktirde Türkiye'nin siyaseti Batı sistemi içinde şekillenecektir. Türkiye asıl mücadelesini Batı sistemi içinde çıkarlarının kollanması ve kaygılarının doğru değerlendirilmesinin sağlanması için vermeli.