kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Temmuz 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

MHP'nin serencamı

Seçimin son birkaç günündeyiz. Son bir haftadır bazı olgular farklılaşıyor; taşlar yerine oturuyor. Özellikle MHP'nin gösterdiği çıkış önemli. Ben de bu oluşumu birkaç yönüyle tartışmak istiyorum.

MHP: neler...
1. MHP, bugünün oluşturduğu bir 'gerçek' değil.
1990'lardan sonra siyasal hayatımızda ağırlık kazandı. Çünkü, 1990'ların ortasından başlayarak Türkiye'deki siyasi yapı şiddetli bir biçimde ikiye ayrıldı . Bu, bizim siyasal yapı değerlendirmelerimizde ortaya çıkan merkez-çevre ilişkisini geriye itecek bir yeni oluşumdu. Merkez artık sadece devletçi bürokratik eliti temsil etmiyordu. Merkez artık, hem merkez partileri demekti hem de yeni yeşeren bir burjuvazi. Onun karşısında da lumpenler ve varoşlar vardı.
Merkez partileri ve onunla bütünleşmiş burjuvazi kendisini 'ideolojiler öldü' sloganıyla tanımlıyordu. Ulus devletin ortadan kalktığını da vurgulayan bu kesim ANAP'tan başlayarak bu iki unsuru hırsla ve hazla savunuyor ve siyasetin gitgide artan bir ölçüde rant siyasetine dönüşmesini sağlıyordu. İktidar olmanın tek anlamı artık devletin elindeki rantlardan olabildiğince büyük pay almaktı. Söz konusu durum politik yozlaşmayla bitti.
2. 1990'lardan itibaren hız kazanan kimlik politikaları yeni tartışmalar doğurdu. Gerek Kürt, gerekse Ermeni soykırımı tartışmaları, yeterince olgunlaştırılamadığı ve nesnelleştirilemediği için, belli bir kitle ve kesim üzerinde baskı yarattı. Özellikle son dönemde artan terör bu baskıyı destekledi, somutlaştırdı ve artırdı. Sonuç ulusçuluktu.
3. AB ile ilişkilerin yoğun olduğu dönemde ve küreselleşmenin gerek kavram gerekse politika olarak önerildiği sıralarda aydınların ve iktidar partisinin tavrı toplumu ve halkı çok dışlayıcıydı. Dayatmacıydı. Bu da gene toplumun belli bir kesiminde ulusçuluk denilen tepkiyle bütünleşti. MHP'nin dayandığı siyasal zemin bu. Şimdi MHP sosyolojisine bakalım.

MHP: kimler...
1990'ların başından beri Türkiye'de politikayı tayin eden üç sosyoloji var: lumpenler, varoşlar ve yoksulluk.
Bu üç olgu sürekli olarak yüzer gezer bir durumda. Bir ara DSP'yi destekledi. Daima MHP'nin yanında yer aldı. Nihayet AKP'ye gitti. Aslında AKP'nin 2004 yerel seçimlerinden sonra sürdürdüğü akıllı politikalar bu kesimleri geniş ölçüde bünyesinde tuttu. Fakat işsizlik, reel ekonominin yetersizliği ve bilhassa yukarıda belirttiğimiz hususlardaki tutumu bu kesimi yeniden fanatik politikaların arayışına itti. O çevrelerin çok daha içine dönük, dışına kapalı unsurları hızla manipüle olarak ve yer değiştirerek bir kez daha MHP'ye yöneldi.
Burada çok önemli bir unsuru daha kaydedelim. AKP, 2002 sonrasında, bir kısmına daha önceki bir yazımda (12.7.2007) değindiğim nedenlerden ötürü, kendisini ideolojikleştiremedi . Bununla mutlaka fundamentalist, radikal veya marjinal davranması gerekirdi demiyorum. Ama merkeze kayma çabasını göstermesine rağmen (ki, başlı başıma bir sorun olup olmadığı tartışılmalıdır) kendisini merkeze yerleştirecek yoğun, algılanır ve ayrıştırıcı bir ideolojiyle ifade edemedi. Böylece yaşadığı sosyal anomiden (düzensizlik) ve apatiden bunalmış kitlelerin dışa doğru savrulmasına mani olamadı . Bu o kadar böyle ki, şu dönemde AKP, MHP'nin oyununa yenik düştü; çünkü, terör tartışmasını, 'ben demokratım ve idama karşıyım, AB bünyesinde yaptığım yasal değişiklikleri benimsiyor ve savunuyorum' diyemedi.

Şimdi ve yarın...
Seçim sonrasında MHP parlamentoya girecek ve sertlik temeline oturmuş bir politika güdecek. Ulusçuluğu kesin ve keskin bir ideolojiye dönüştürecek. CHP'den bu konuda destek alacak .
Buna ancak demokratik bilincin ve tavrın netleştirilmesiyle yanıt verilebilir. Bu yapılırsa Türkiye kendisini bekleyen yakın tehlikeleri aşar.
Yoksa, gerisi tufandır!