kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Temmuz 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Manşetlerden kalan

Siyaset, seçim deyince okurun antenleri sonuna kadar açık. İlk bakılan yerler, manşetler. Acaba baş sayfada ibre iktidardan mı yana? Büyüteci açıyoruz.
Tahmin edileceği gibi, okurun siyasi antenleri sonuna kadar açık. Dün sekiz okurdan sitem aldım. "Ağar'ın İstanbul mitingini neden vermediniz?" Soru buydu. Bir kısmı haklıydı soruların. Çünkü geç biten DYP mitinginin haberi erken baskılara yetişmemişti. Ama haber sonraki baskılarda vardı.
Birkaç okurumuz da "haber o kadar küçük ki koymasanız da olurdu" diye sitem etti.
Bazı haberler de okurlarca 'aşırı' bulunuyor. 9 Temmuz Pazartesi günkü Sabah, ön sayfasında sürmanşete Dışişleri Bakanı Abdullah Gül' ün ABD'ye PKK ile ilgili uyarısını, manşete de AKP lideri Erdoğan'ın İzmir mitingini almıştı.
Bu iki haber, bazı okurların "gazete AKP propagandası mı yapıyor?" sorusunu ısrarla bu köşeye yöneltmesine yol açtı.
Görüldüğü gibi, dengeler bıçak sırtında.
Ön sayfa gazetenin o güne ilişkin haykırışıdır. Sesin tok olacak, ama herkese bir şeyler söyleyebileceksin.
Siyaset bazı manşetlere izleyen günlerde de yansıdı, ama çeşitlenerek.
Bu da gazeteye eleştirilerin sönmesine yol açtı.
Çarşamba günkü manşet, Başbakan Erdoğan'ın "Cumhurbaşkanı uzlaşmayla ve Meclis içinden seçilecek" sözlerine ayrılmıştı. Manşet şayet sadece bu sözlerle sınırlı kalsaydı, emin olun, yine çok sayıda okurdan "işte demedik mi!" sitemi gelecekti.
Ama öyle olmadı, çünkü aynı manşet altında hem Baykal'ın hem de Bahçeli'nin tepkileri yer almıştı.
Aslnda, ombudsmanın geçen haftaki Sabah siyaset sayfalarındaki araştırması, o pazartesi günkü ön sayfanın yansıttığı algılama dışında, seçim kampanyası haberlerinde dengenin korunduğunu gösteriyor. (Bu kampanyalarda küçük partilerden tepkiler hep gelir, ama elbette ki öncelik en önde yarışan partilere dair haberlerde olacaktır.)
Madem manşetlere girdik, ombudsmana hafta içinde iki manşetle ilgili olarak yansıyan eleştirilere de yer vereyim.
Bunlardan biri, geçen pazar günü Bodrum'daki orman yangınının Kılları Bile Kıpırdamadı manşetiyle verilmesiydi. Nazif Uçar'ın haklı notun şöyle:
"Manşetiniz yanlış bir mesaj veriyor. Evet ben de Bodrum'da pek çok şeyin çığrından çıktığını, şımarıklığın ve umursamazlığın arttığını, paradan başka bir şeyin konuşulmadığını biliyorum. Ama eğer yangını söndürmek oradaki insanlara, hele sosyeteye, turistlere kaldıysa vay halimize. Bence Sabah gibi bir gazete, her sene mutlaka çıkacağı bilinen bu yangınlarla etkin mücadele için Ankara'yı, hükümeti, belediyeleri adres almalı, sorgulamalıdır. Yunanistan'la ortak bir yangın mücadele projesi gibi etkili, faydalı, kalıcı işler için, felaketle kurumsallaşarak mücadele adına yayın yapmalısınız. İşin kolayına kaçmayın!"
Bazı okurlar da ABD'li diplomatların ADD Başkanı
Şener Eruygur'a derneğin mali kaynaklarına ilişkin sorusunu işleyen Değirmenin Suyu Sorusu manşetini eleştirdiler.
Bir okur "Sorduysa sormuş, soru önemli ama cevap yok. Oysa ben bu gazeteden soru kadar cevap da isterim" deyince altında yatan mesajı vurgulama gereği doğdu:
Bir diplomatın, hakkında kuşkular bulunan bir dernek başkanına sadece soru sormuş olması manşetlik bir haber midir? Bence değildir ve olmamalıdır. Okurumuzun ima ettiği gibi Sabah, uzun süredir sorgulanan ADD finansmanını sıkı bir gazetecilikle ortaya çıkarırsa o zaman manşetten gururla verebilir. Haber böyle havada kalınca her okur başka telden çalıyor. Ne diyeceksiniz? Cevabı iyi gazetecilikte, nokta.