kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Siyasetçi ve parti sevmem siyaset külliyatı severim

MEHMET ÇALIŞKAN MAGAZİN
22 Temmuz'daki seçimler nedeniyle siyasileri ağırladığı 'eğlenceli' bir program yapan Okan Bayülgen: Kızlar, pahalı otomobilleri olan oğlanlar yerine siyasete girenleri adam yerine koyarsa gençler siyasette daha çok boy gösterebilir!..
Yaklaşık bir aydır NTV'de siyasetçileri ağırladığı 'Bu Sizi İlgilendiriyor' isimli bir televizyon programı yapan Okan Bayülgen, eğlenceli bir siyaset programı yaptığını belirtiyor. "Ben şahsen siyasetçi sevmem, siyasi parti sevmem. Ama siyaseti çok seviyorum; siyaset kültürü, külliyatı, edebiyatı..." diyen Bayülgen seçim kampanyalarını değerlendirirken ilginç bir öneride bulunuyor: "Erkek adaylara gömlek, kravat; hanım adaylara ise bluz yerine üzerlerinde partilerinin internet sitesi adresi yazılı olan tişörtler giymelerini öneriyorum. Hatta kimi mankenlerin açılışlarda boyunlarına taktıkları marka tasmaları gibi, internet sitesi adresi yazılı tasmalar takmalarını da tavsiye ediyorum..."

* Programınızda siyaseti farklı bir şekilde ele alıyorsunuz...
Eğlenceli bir siyaset programı yapıyoruz. Bence televizyonda yapılması gereken de budur. Siyasilerin koyu koyu, derin derin belgelerle konuşmaları yerine siyaseti tatlı bir şekilde, eğlenceli bir şekilde sevdirecek bir program yapıyorum.

* Konuklarınızın profili, söz ettiğiniz farklılığınızı ortaya koymanıza olanak sağlıyor mu?
Sağlıyor. Onları biraz farklı konuşturmaya çalışıyorum. Sohbetle siyaseti karıştırıyorum. Program idarecisi olarak sinir bozucu bir şekilde elleri kavuşturup durmak, herkese eşit konuşma süresi vererek kendisinin orada kukuman kuşu gibiymiş durması ya da efendi durmak gibi yollara girmek yerine daha çok söze girerek konunun konuyu çağrıştırması gibi görünen ama aslında bir konu başlığı etrafında dönen bir program yapıyorum. Her program için ayrı bir konu seçiliyor. Örneğin 'Siyasetten sonra bir hayat var mıdır?' gibi hafif görünen bir konu başlığı içinde siyasete tutunup kalmayı, yeni siyasiler ve yeni kahramanları bekleyen bir ülkede, 'Eskiler yenilere neden yol açmaz?', 'Yol açarlarsa kötü mü yaparlar?', 'Genç siyasiler mi, yoksa tecrübeli siyasiler mi daha iyidir?' konularını masaya yatırdım.

* Neden bu konuları eğlenceli hale getirmek istediniz?
Başlıklarından dolayı ele aldığım konular hafif gibi göründüğü için izleyiciyi ekrana çekmeyi başarıyoruz. Böyle yaparak izleyicilerin kafalarında kanımca ciddi ciddi yapılan siyaset programlarından daha çok ışık yakabiliyorum.

KONUĞUN FALSOLU TARAFI VARSA...
* Sizce programınızı izleyenler siyasiler hakkında ne gibi kanaatlare varıyorlar?
Gerçekçi olmaları yönünde kanaatler oluşmasını diliyorum. Ben hiçbir partiyi ayırt etmeden, duygularıma set çekerek program yapmak zorundayım. Adaletli davranmalıyım. Gelen konuğumun falsolu tarafı varsa, kendi kendisini tuzağa düşürmesini beklerim. Ben programda, konuğumun kendimce yanlış bulduğum bir tarafını ortaya çıkarmaya çalışmam. Her partiden birçok adayı çağırarak, tecrübeli siyasilerle birlikte oturtup, demokratik bir plartform oluşturma çabasındayım.

* Konuklarınızı özellikle seçim kampanyası yapamayan adaylardan mı seçiyorsunuz?
Hayır. Seçim kampanyası yapabilen-yapamayan, değişik profilden siyasileri konuk ediyoruz. Program pek etkili oluyor ki, herkes bize başvuruyor. Çünkü programın 'çaktırmadan' çok kişiyi gösterebilmek, ifade imkanı tanımak gibi bir misyonu oluştu.

* Siyasi partilerin seçim kampanyalarının yapılma şeklini nasıl değerlendirirsiniz?
Eğlenceli buluyorum. Ne yaptıklarını bilmiyorlarmış gibi geliyor bana. Bu nedenle çok eğlenceli buluyorum. Hep akılla gitmek icap eder, ne var ki daha çok akıllı kampanyalar, seçmenimiz kendini geliştirdikçe mümkün olacaktır. Şu anda eskilerinden bir farkı olmayan seçim kampanyaları yürütüldüğünü görüyorum. Tek fark; internet daha çok devreye girmiş durumda. Bir aday sadece kendi internet adresini vererek de propaganda yapabilir. Bu nedenle erkek adaylara gömlek, kravat; hanım adaylara ise bluz yerine üzerlerinde partinin internet adresi yazılı olan tişörtler giymelerini öneriyorum. Hatta kimi mankenlerin açılışlarda boyunlarına taktıkları marka tasmaları gibi, internet sitesi adresi yazılı tasmalar takmalarını da tavsiye ediyorum.

* Siyasilerin söylemlerini ve vaatlerini ne kadar inandırıcı buluyorsunuz?
Hiçbirini doğru bulmuyorum. Ben şahsen siyasetçi sevmem, siyasi parti sevmem. Ama siyaseti çok seviyorum; siyaset kültürü, külliyatı, edebiyatı... Hatta televizyondaki kızla oğlanı birleştiren programlar izleneceğine, siyasi kitaplar okumak daha eğlencelidir, tavsiye ederim. İnsanın aklı arttıkça eğlence şekli değişir; daha akıllı eğlence, daha çok zevk yaratır.

MAKİNA'YA GELMEYE CESARET EDEMEDİLER
* Anladığım kadarıyla programdaki misyonunuz, seçmene adayları tanıtarak niteliklerini gözler önüne sermek değil. Öyle mi?
Evet, aynen öyle. Biz bir tür panaroma oluşturuyoruz. Diyoruz ki; "Ey ahali memleketin siyasi profili budur. Ne var ki siz buna aldırış etmeyin, siyaseti sevin. Çünkü siyaset güzel güzel, kavgasız-gürültüsüz de konuşur, tartışılır. Hatta o konuşmalar ve tartışmalar biraz akademisyen, doktor ve sanatçı desteğiyle daha derin, daha tatmin edici bir hale gelebilir." Bütün mesajları memlekete hizmet olsun diye mi veriyorum? Hayır, işim bu olduğu için. Makina'da siyasiler konuk olmaya cesaret edemedi. Bir yanlarında bir sanatçı olacağından dolayı cesaret edemediler. Siyasetçi, sanatçılarla yan yana gelmekten korkuyor! Çünkü dünyanın sadece kendilerinin etrafında dönmesini istiyor.

* Yani sosyal sorumluluk bilincini aşılama çabanız oldukça yüksek seviyede?
Sosyal sorumluluk bilinci, icra edilen meslekten ayrı bir kavram değildir. Zaten her mesleğin doğasında vardır. Bir doktora 'Nerede senin Hipokrat yeminin?' diyemezsiniz. Herkes mesleğini ahlaklı bir şekilde icra ederse, zaten sosyal sorumluğunu yerine getirmiş olur. Sosyal sorumluluk bilinci, hiçbir meslekten ayrı bir kavram olamaz. Bir siyasiden, ne kadar sosyal sorumluluk bilinci sahip olması beklenirse, bir marangozdan da o kadar beklenir. Sosyal sorumluluk bilinci belli bir zamana kadar her türlü üç kağıdı yaptıktan sonra Umre'ye gidip, dindar olmak, para kazanmayı bırakıp halkın yararına işler yapmak değildir. Ben bir televizyoncu olarak mümkün olduğunca apartman dairesi alıp, ileride zor zamanlarımda kiraya verip geçinmeyi düşünseydim başka türlü programlar yapardım... Hatta ben bütün televizyon yöneticilerine, sunuculara verilen ücretlerin azaltılması gerektiğini söylüyorum.

* Neden?
Bir kameramana 1.000 YTL, onun her gün resmettiği sunucuya 300 bin YTL verirseniz aradaki uçurumdan dolayı ihtilaller önce o televizyon kanalının binasında çıkar. Katliamlar yaşanır. Televizyonculuğun doğru bir şekilde yapılması için 'Albümüm satmadı, bari talk şov yapayım, sinema filmim izlenmedi, bari dizi çekeyim' durumunun ortadan kalkması gerekir. Bunun için de ücretlerin düşürülmesi, yani televizyonculuğun albenisinin olmaması gerekir. Bir sunucu bir yılda 5 apartman dairesi alacağına, 5 yılda bir tane alırsa televizyonculuk doğru yapılır.